Yaşamlarımızda çalkantının, sıkıntının, istikrarsızlığın bol olduğu günlerden geçiyoruz. Her gün çıkış arıyoruz; nerede duracak bu yoksullaşma? Nasıl çözülecek bu sorunlar? Yakın zamanda sohbet ettiğim orta yaş ve üzeri pek çok arkadaşımdan “artık bizden geçti” sözlerini duyuyorum. Onlardan Z kuşağından çok ümitli olduklarını duydum. “Z kuşağı kurtaracak bizi de” diyenler oldu. Bunun üzerine epeyce konuştuk. Düşüncelerimi sizlerle de paylaşmak isterim.
1990’lı yılların sonlarında ve yeni milenyumda doğanlar “Z kuşağı” olarak adlandırılıyor. Bu kuşağın genel özelliklerinin başına buyrukluk, özgürlüğe düşkünlük, bireysel hareketler, esnek çalışmaya uyumluluk olduğu iddia ediliyor. Bu ve benzeri daha pek çok değerlendirmeye sıkça rastlamak mümkün. Bu kuşağın en önemli farklarından birinin daha önceki kuşaklara göre çok yoğun şekilde internet kullanması olduğu söyleniyor. Akıllı telefonlardan, laptoplardan, bilgisayarlardan başını kaldırmadığı vurgulanarak bilgiye anında ulaşabildiği ileri sürülüyor. Ama o bilginin içeriği, kaynağı ve derinliği nedense sorgulanmıyor. Keza bu kuşağın diğer kuşaklardan çok farklı olduğu vurgulanıyor. Her fırsatta öve öve bitirilemiyor, “bu kuşak çok farklı, kendinden öncekiler gibi değil, bu kuşak bizi kurtaracak” ifadeleri her geçen gün daha sık kullanılıyor.
Öncelikle toplumun sınıflar değil de kuşaklar temelinde bölünmesi burjuvazinin işine gelir. Elbette her dönemin ve bu dönemin kuşağının öncekilerden farklılıkları vardır. Ancak bu farklıkların iyi ya da kötü olmasını, bir dizi faktörün yanı sıra toplumsal ve siyasal koşullar belirler. Yoksa hiçbir kuşak, doğduğu dönemden, o dönemdeki toplumsal gelişmelerden, sınıf mücadelesinin düzeyinden bağımsız, kendinden menkul değildir. Levent Toprak’ın “Gençliğin Çıkış Yolu” var yazısında dediği gibi, işçi sınıfı içinde kuşak temelli bölünmeye karşı çıkmalıyız:
“Teknoloji konusu günümüz gençleri bakımından özellikle önem taşıyan bir konu. Günümüzde tüm üretim süreçlerini ve gündelik hayatı hızla ve köklü biçimde değiştirmekte olan bilişim/otomasyon teknolojileri gençler için eski kuşaklara nazaran açık bir üstünlük alanı oluşturuyor. Hatta «tarihte ilk kez çocuklar ana babalarına öğretiyor» şeklinde bazı değerlendirmeler yapılıyor. Aynı zamanda bir ideolojik propaganda yönü de taşıyan gençler ve teknoloji ilişkisi güzellemelerine dikkatli yaklaşmak gerekiyor. Teknoloji üzerinden pohpohlanan gençlere sahte bir kuşak gururu ve kimliği verilerek, işçi sınıfı içinde kuşak temelli yapay bir bölünme yaratılmaya çalışılmasına asla göz yumulmamalı. Unutulmamalı ki teknolojiyle gözleri boyanan, gururları okşanan gençler, tam da o aynı teknoloji bahane edilerek, yüksek işsizlik düzeylerine, düşük ücretlere, güvencesiz çalışmaya mahkûm ediliyorlar. Ne yaman çelişki!”
Z kuşağı diye adlandırılan gençler, modern tarihte ilk kez anne ve babalarından daha yoksul, daha kötü koşullarda yaşayacak kuşak olarak tarihe geçtiler. Borçları, gelecek kaygılarıyla birlikte her geçen gün büyüyor. Türkiye’de gençlerin büyük bölümü henüz bu durumu değiştirmek üzere sorumluluk almaktan, harekete geçmekten uzak ama dünyanın dört bir yanındaki protestolarda gençler hakları için meydanları dolduruyorlar. Bu kuşkusuz son derece ümit verici bir gelişme, hepimiz için!
Ancak soralım, gerçekten sorunlarımızı “Z kuşağı” çözebilir mi? Tarihsel bir benzerlik olarak 68 kuşağıyla benzerlik kuruluyor ancak o dönemde (1968 ve sonrası) dünyayı sarsan büyük genel grevler olduğu gerçeği atlanıyor. Gençlerin işçi sınıfının saflarında, işçilerle omuz omuza mücadele ettiği gerçeği yok sayılıyor. Milyonlarca gencin Vietnam savaşına karşı ayağa kalktığı es geçiliyor. Aynı gençlerin dünyayı değiştirmek için sosyalizmin saflarına katıldığı söylenmiyor. Sendikalarında, işçi örgütlerinde, partilerinde örgütlü işçi sınıfının gücünün ve toplumsal yaşamı etkileme potansiyelinin çok farklı olduğu, genciyle yaşlısıyla işçi sınıfının o dönemki örgütlülük ve bilinç düzeyi ile bugünkü düzeyi arasında büyük farkların olduğu unutuluyor. Dahası gençler ait oldukları toplumsal sınıflardan bağımsız olarak doğum yıllarına göre kategorilendiriliyor. Oysa ezilen, sömürülen, değişim isteyen işçi sınıfının gençleridir. Hangi sınıftan olursa olsun bir bütün olarak gençler değildir. Mesele kuşak meselesi değil sınıf ve örgütlülük meselesidir.
Durum buyken belirli bir yaş üzeri insanlardan giderek daha fazla duyar olduğumuz “ben Z kuşağından çok umutluyum” ifadesi aslında bir kaçış anlamına geliyor. Yaşımız kaç olursa olsun, ertelemeden, başkasına havale etmeden her birimiz sorumluluk almalı, evlerimizden çıkmalı, değişim yaratmak için çabalamalıyız. Sendikalarımıza sahip çıkmalı, işyerinde tezgâh arkadaşlarımızla, okulda sıra arkadaşımızla ne kadar çok ortak sorunumuz ve çözüm imkânımız olduğunu görmeliyiz. İşin ucundan tutmadığımızda, bu, sorunların büyüyerek geleceğe ertelenmesinden başka bir sonuç yaratmaz. Biz bir şey yapmayacağız ama “Z kuşağı” olarak tabir edilen gençler kalkıp bizi kurtaracak, öyle mi? Kendi sorumluluğumuzu almayıp gençliğe yıkmamız doğru olur mu?
Gerçeklerden kaçarak, sorunların çözümlerini başkasından beklemek hiçbir zaman çare getirmemiştir. Sorunlarımızın çözümü önce ne olduğumuzu kabul etmekten geçiyor. Bizler işçi ve emekçi insanlarız, genciyle yaşlısıyla, kadınıyla erkeğiyle işçi sınıfıyız. Çarkı bozuk kapitalist sömürü düzeninde bize çok ağır bir fatura ödetilmek isteniyor. Faturayı ödememek için yan yana gelmeli, sendikalarımızda, mücadele örgütlerimizde bir araya gelmeli, etrafımızdaki insanları harekete geçirmeliyiz. Hakları için grevler, direnişler gerçekleştiren kardeşlerimize sahip çıkmalıyız. Birlik ve dayanışmamızı güçlendirmeli, daha çok bir arada bulunmalıyız. Her şeyden önemlisi ise sorumluluk almalıyız. Kendi sorumluluğumuzu, sevdiklerimizin sorumluluğunu, toplumun ve içinde yaşadığımız çağın sorumluluğunu almaktan kaçmamalıyız. Kapitalizmi yıkacak olan işçi sınıfının devrimci mücadelesidir. Gençler de devrim ve sosyalizm saflarına katılırlarsa insanlık için yararlı olur, enerjilerini kapitalizme karşı mücadeleye akıtırlar!
link: Bahçelievler’den bir eğitim işçisi, “Z Kuşağı” mı, Örgütlü İşçi Sınıfı mı?, 22 Aralık 2021, https://en.marksist.net/node/7534
Sebeb-i Kavgamız
Ateşe Su Dökmeyin