Sierra Leone’nin başkenti Freetown’da 5 Kasım tarihinde bir trafik kazası yaşandı. Kazanın kendisi değil ama feci sonuçları ülkedeki ve aslında kara kıta Afrika’daki yoksulluğu anlatıyor. Kaza başkent Freetown’da bir otobüsün benzin tankerine çarpmasıyla meydana geldi. Kazadan sonra tankerdeki benzin etrafa yayılınca çevredeki insanlar sızan yakıtı toplamaya çalışırken büyük bir patlama yaşandı. Patlamada 144 kişi hayatını kaybetti, 100’den fazla kişi yaralandı. Olaydan sonra Freetown Belediye Başkanı Yvonne Aki-Sawyerr, patlamanın, çevredeki insanların kazada hasar gören tankerden sızan benzini toplamaya çalıştığı sırada meydana geldiğini ve ölenler arasında bu kişilerin de olduğunu belirtti. Ancak paylaştığı metinde daha sonra değişikliğe giden belediye başkanı, benzin toplayan kişilerle ilgili kısmı açıklamasından çıkardı. Peki, bu felâkete gerçekten bir kaza mı sebep oldu? İnsanları tankerden sızan yakıttan bir miktar almaya iten şey nedir? İnsanlar hangi şartlarda yaşıyor ki patladığında etrafını cehenneme dönüştürecek tankere yaklaşmayı göze alabiliyorlar?
Sierra Leone Cumhuriyeti Batı Afrika’nın güneybatı kıyı kısmında bulunuyor. Ülke özgürlüklerine kavuşan Afrikalı köleler tarafından 1791’de bugün başkenti olan Freetown çevresinde kuruldu. Kölelik resmi olarak kaldırılsa da Sierra Leone halkı yıllarca İngiliz sömürgesi altında yaşadı, ancak 1961’de bağımsızlığını ilan etti. Ülke yeraltı kaynaklı bakımından zengin bir coğrafyada bulunuyor. Dünyanın en büyük titanyum (rutil) ve boksit yataklarına sahip ülkelerinden biri olan Sierra Leone’de elmas, altın, demir, kromit gibi zengin doğal kaynaklar da var. Ayrıca son yıllarda yapılan araştırmalarda petrol ve doğalgaz rezervleri de tespit edilmiş. Sierra Leone dünyanın en büyük 10 elmas üreticisi arasında yer alıyor. İklim tropikal olduğu için topraklar tarıma da elverişli. Aynı zamanda balıkçılık da ülkenin önemli gelir kaynaklarından.
Ama bütün bu zenginliklere karşın Sierra Leone dünyanın en yoksul ülkeleri arasında yer alıyor. Ülke verimli toprağa, zengin su kaynaklarına ve değerli madenlere sahip olmasına rağmen halk sefalet içinde yaşıyor. Ne tarım halkın çıkarları doğrultusunda geliştirilip kullanılıyor ne de madenlerden çıkarılan cevherlerden elde edilen gelir halk için kullanılıyor. Halkın yarıdan fazlası yoksulluk sınırının altında yaşıyor ve kişi başı ortalama gelir yıllık 500 dolar civarında. Ülke altyapı olanaklarından yoksun. Eğitim ve sağlık hizmetleri yetersiz. Halk uluslararası yardım kuruluşlarının destekleriyle ayakta durmaya çalışıyor. Emekçi halk geçimini daha çok tarımsal faaliyetten sağlamaya çalışsa da tarımın ilkel yöntemlerle yapılması ve su kaynaklarının dağılımındaki eşitsizlik nedeniyle yoksulluktan kurtulamıyor. Halkın büyük kısmı günde 1 dolar karşılığında taş kırarak ve odun keserek yaşamaya çalışıyor. Sierra Leone’de işsizlik korkunç boyutlara ulaşmış durumda. İnsanlar dünyadaki en değerli cevherlerden olan elması da günde 1 dolar karşılığında çıkarıyor. Nasıl oluyor da dünyanın en kıymetli cevherini çıkaran insanlar böylesine yoksul olabiliyor?
Sierra Leone’de iç karışıklıklar, askeri darbeler ve çatışmalar bağımsızlıktan sonra da bitmedi. Ülkedeki zenginlikleri kontrol etmek isteyen uluslararası tekeller ve bölgesel güçler iç savaşa varan çatışma ortamı yaratarak ülkenin siyasi istikrara kavuşmasına izin vermediler. Milyonlarca insanın hayatını cehenneme çevirme pahasına askeri darbeler tezgâhlayarak, silahlı çetelerle kaçak silah ve elmas ticareti yaparak, uyuşturucu satarak daha da zenginleştiler. Sierra Leone’de 1991’de başlayan ve 12 yıl süren iç savaş da bunun bir parçasıydı. İç savaşın yarattığı yıkım ve tahribat halka büyük acılar yaşattı. Savaşta 100 binden fazla insan öldü, 2,5 milyon insan –ki bu nüfusun yarısı eder– evlerini terk etmek zorunda kaldı.
Sierra Leone’de silahlı çeteler elmas madenlerinin çoğunluğunun kontrolünü elinde bulunduruyor. Ülkede çıkarılan elmaslar önce kaçak yollarla Liberya ve Kongo gibi ülkelere ulaştırılıyor. Ardından sanki bu ülkelerin madenlerinden çıkarılmış gibi Belçika’ya ve oradan da Batı’ya gönderiliyor. Uluslararası tekellerin silah satarak desteklediği çetelerin denetiminde çıkarılan elmasları yine tekeller alıyor. Sierra Leone’de bir tarafta kölelik koşullarında elmas madenlerinde çalıştırılan kadınlar, erkekler, çocuklar, uyuşturucu ve silahlı çetelerin batağına çekilmiş çocuklar ve gençler yani sefalete itilmiş bir halk var. Diğer tarafta ise silah-elmas-uyuşturucu kaçakçılığıyla sermayesini büyüten uluslararası tekeller ve bunların besleyip büyüttüğü silahlı çeteler ile çıkarları bu kanlı çarkın dönmesinden yana olan, bu sayede lüks ve şatafat içinde yaşayan iktidar sahipleri var. Bu tabloya bakınca insanların birkaç litre benzin için her an patlama riski olan bir tankerin yanına yaklaşmaktan neden çekinmediği sorusunun cevabı ortaya çıkıyor.
Sierra Leone’nin hikâyesi başta elmas olmak üzere değerli madenlere sahip olan Afrika’nın hikâyesidir aynı zamanda. Kapitalist açgözlülüğün insanlığa yaşattığı acıların sadece bir kesitidir ama bu hikâye. Bugün emperyalist kapitalist sistem büyük bir açgözlülükle dünyanın her yerini cehenneme çeviriyor. Ortadoğu’dan Asya’ya, Latin Amerika’dan Afrika’ya milyonlarca insanın çektiği acıların, açlığın, yoksulluğun, ölümlerin, çatışmaların ve savaşların sorumlusu kapitalist sömürü düzenidir. Emekçilerin kanıyla beslenen kapitalist sistem yıkılmadan insanlığın yaşadığı acılar son bulmayacak!
link: Ankara’dan bir MT okuru, Sierra Leone’deki Tanker Kazasının Hatırlattıkları, 15 Aralık 2021, https://en.marksist.net/node/7527
İstanbul’da İşçiler Rejimin ve Sermayenin Saldırılarına Seslerini Yükselttiler
Sorun “Hızlı Moda” mı, Kapitalizm mi?