İspanya’nın güneybatısındaki La Palma adasında bulunan Cumbre Vieja yanardağı 22 Eylülde aktif hale geldi. Takip eden üç gün içerisinde 320 ev yandı, 400 milyon avroluk maddi hasar meydana geldi ve binlerce yaban hayvanı can verdi. Bölgeden 5 bin kişi tahliye edildi. Uzmanlar en son 50 yıl önce aktif olan yanardağın patlamalarının 24 ilâ 84 gün arasında süreceğini söylüyorlar. Lav akışının ortalama yüksekliğinin 6 metreyi bulduğu yanardağdan çevreye günde 6 ilâ 9 bin ton kükürt dioksit yayılıyor. Bu doğanın kendi haline bırakıldığında emebileceği bir miktar ama buna bir de endüstriden atmosfere yayılan kükürt dioksit eklendiğinde denge bozuluyor. Bu da asit yağmurları ile birlikte astım, bronşit gibi sağlık problemleri olarak karşımıza çıkıyor.
Yanardağ patlaması sonrasında Turizm Bakanı Reyes Maroto “yanardağ faaliyetinin takımadalara turist çekmek için bir cazibe merkezi olarak kullanılabileceğini” söyledi. Devamında “Turistlerin adaya gelip şüphesiz hiç tanık olmadıkları bir şeyi görebilmeleri için bilgi akışı sağlıyoruz. Bu bilgiler sayesinde turistler adanın hâlâ açık olduğunu bilecek ve eğer otelleri etkilenmişse kalacak başka yer bularak tatillerinin tadını çıkarabilecek” diye ekledi. Böylece Turizm Bakanı felâketten etkilenen binlerce insanı umursamadığını açıkça ortaya koymuş oldu. Adalarda yaşayanlar ve İspanyalılar bu sözlere tepki göstermekte gecikmediler; yüzlerce insan sahip olduğu her şeyi kaybederken bakanın çıkıp bunları söylemesine inanamadıklarını söylediler. Gelen tepkiler sonrası Maroto asıl amaçlarının patlamadan zarar gören vatandaşlara yardım etmek olduğunu, bu felâket geçtiğinde La Palma’yı bir kez daha nasıl turizm bölgesi haline getirebileceklerini düşündüklerini söyleyerek tepkileri yatıştırmaya çalıştı. Bu açıklamalar İspanyol emekçileri daha fazla kızdırmaktan başka bir işe yaramadı. İspanya Turizm Bakanının açıklamaları bu yaz Türkiye’de yaşanan yangınlar sırasında siyasi iktidarın sözcülerinin açıklamalarını hatırlattı.
Temmuz ve Ağustos aylarında Türkiye’nin birçok yerinde ormanlar haftalarca yandı, insanlar geçim araçlarını, evlerini, hayvanlarını kaybetti. Yangından etkilenmeyen yerlerde yaşayanlar da hem yanan ormanlara hem de yangından zarar gören insanlara çok üzülmüş, hatta bazıları yangın yerlerine gidip, yangınları söndürmek için oradaki insanlarla birlikte seferber olmuştu. Çünkü devlet yangın bölgelerine yeterli ekipman ve yangın söndürme uçağı göndermemişti. Yangının etkisi azalıp insanlar yaralarını sarmaya başladığında ise Erdoğan, yitirilen canlılar için “beyaz et” diyerek kayıplara sadece maliyet olarak baktığını dışa vurmuştu. Aynı tarihlerde Antalya’nın Gündoğmuş ilçesinin belediye başkanı, yangında evleri kullanılamaz hale gelen insanlara TOKİ’nin “çok cüzi faizlerle” ev yapacağını, hatta bu “fırsattan” yararlanamayacakların “keşke benim de evim yansaydı” diyeceklerini söylemişti. Tabi ki bu sözleri duyan emekçiler tepki gösterdiler. Haliyle belediye başkanı da İspanya Turizm Bakanı gibi “yanlış anlaşıldığı” klişesinin arkasına sığınmakta gecikmedi.
İnsanlığı, merhameti ve vicdanı olmayan sermayenin fıtratı her yerde aynı! Yaşanan felâketler gösterdi ki bu dünyada vicdana sahip birileri varsa o da dünyayı daha iyi bir yer yapmak için mücadele eden insanlardır. Çünkü yaşadığımız felâketler ve sonrasındaki dayanışma ruhumuz dünyanın neresinde olursak olalım ortak. Baktığımız yerlerde gördüğümüz şeyler ortak. Onların gördüğü beyaz et, bizim gördüğümüz ise can. Onların gördüğü sayı, bizim gördüğümüz ise yiten yaşamlar. Onların gördüğü fırsat, bizim gördüğümüz ise yıkılan hayaller. Dünyanın neresinde olursak olalım işçilerin çıkarları da, kapitalizmin başımıza açtığı sorunlara karşı çözüm yollarımız da ortak. Doğamızı ve geleceğimizi de ortak mücadeleyle kurtarabiliriz.
link: Ankara’dan bir emekçi, Kapitalizm İftiharla Sunar: Avrupai Modern Vicdansızlık!, 7 Ekim 2021, https://en.marksist.net/node/7478
Kapitalizm Cehennemine Karşı Mücadele Ruhu
İktidarın Orta Vadeli Programı: Beste Aynı, Sözler Farklı