Üzerinden geçen on yıllara rağmen 12 Eylül 1980 askeri faşist darbesinin işçi hareketinde ve sosyalist harekette yarattığı tahribatın izleri hâlâ silinmedi. Türkiye işçi sınıfı, örgütlerini dağıtıp parçalayan, nice canlarını içinden çekip alan, darağaçlarında sallandıran, işkencelerde katleden, sakat bırakan faşist bir diktatörlük döneminin hesabını soramadan bugünlere geldi. Bunca yıl içerisinde 12 Eylül rejimi yavaş yavaş hafızalardan da silinmeye başladı. Toplumun çoğunluğu artık 12 Eylül’ü ve yarattığı travmayı doğrudan yaşamamış insanlardan oluşuyor. Bu durum bu topraklarda zaten yeterince güçlü olmayan demokratik kültürün ve anti-faşist duyarlılığın gelişiminin önünde de bir engel teşkil ederek, günümüzdeki sivil faşist rejimin işini kolaylaştırıyor.
Aradan geçen onca yıla rağmen, darbenin hesabının kimden ve nasıl sorulması gerektiği hususundan, bu darbenin ve inşa ettiği rejimin tabiatı, niteliği ve dinamiklerinin ne olduğuna kadar bir dizi politik sorunda genel bir hemfikirliğe ulaşıldığını söylemek de pek mümkün değildir. Geçmişe dönük bu tartışmaların günümüzde yaşananlarla çok yakından ilişkili olduğu apaçık ortadadır. Günümüzde hem tüm dünyada demokratik hak ve özgürlükler genel bir gerileme içerisindedir ve giderek güçlenen bir otoriterleşme eğilimi sözkonusudur hem de bu topraklarda sivil faşist bir rejim kurulmuş durumdadır. Bugün yaşananları tam olarak kavrayabilmek için, hem 12 Eylül darbesinin yarattığı toplumsal ve siyasal koşulları iyi kavramak, hem de önü açılan dönemde yalnızca burjuvazi ile işçi sınıfı arasındaki sınıf savaşımının değişen koşullarını değil, burjuvazinin çeşitli kesimleri arasındaki güç ve hegemonya mücadelesini de iyi kavramak gerekiyor. Şurası nettir ki, 12 Eylül’le gerçek bir hesaplaşmanın yolu bugün son derece somut bir şekilde mevcut sivil faşist rejimden kurtulmaktan geçmektedir. İşçi sınıfı devrimcileri, 12 Eylül faşizmiyle hesaplaşmanın yalnızca tarihsel bir sorumluluk değil aynı zamanda işte böylesi güncel bir mücadele konusu olduğu anlayışıyla hareket etme yükümlülüğü taşımaktadırlar. İşçi sınıfı 12 Eylül’ün de, bugünkü rejimin de, burjuvazinin tüm saldırılarının da hesabını, sermayeye karşı mücadelesini başarıya ulaştırarak soracaktır.
Doğru fikirler, doğru ve devrimci tahliller olmaksızın böylesi bir mücadeleyi başarıya ulaştırmak mümkün değildir. İşte, en başta Elif Çağlı’nın Bonapartizmden Faşizme kitabı ve özellikle bu kitabın 3.bölümü olmak üzere, bu konuda kaleme aldığımız birçok yazıdan seçtiğimiz aşağıdaki makaleler, hem sözkonusu tartışmalara dair yaklaşımımızı hem de gerekli devrimci tahlil çerçevesini ortaya koymaktadır.
link: Marksist Tutum, 12 Eylülle Hesaplaşılamamasının Bedelini Bugün de Emekçiler Ödüyor, 12 Eylül 2023, https://en.marksist.net/node/7456
Cezaevleri Muhaliflere Yer Açmak İçin Boşaltılıyor
Ortadoğu’dan Amerika’ya Göçmenler Hedefte!