Kapitalizm altında yaşamanın nasıl bir cehennem olduğunu her gün bir başka vesileyle yeniden görüyoruz. Türkiye’de sağlık sisteminin nasıl bir çöküş içinde olduğu salgının başından beri hissedilmekte ve bilinmektedir. Bu çöküşün nedenlerinden biri, geçtiğimiz günlerde CHP Zonguldak milletvekili Deniz Yavuzyılmaz’ın ulaştığı Sayıştay raporundaki çeşitli ayrıntılarla ortaya çıktı.
“Üniversite Hastanelerinin Mali Yapılarının Sürdürülebilirliği Konulu Denetim Raporu” başlıklı bu raporda, kanser ilaçlarının gümrük giriş fiyatlarıyla yurtiçindeki satış fiyatları arasında 46 kata kadar fark tespit edildiği belirtiliyor. Rapor, ithalatçı şirketlerin kâr marjlarını %4530’lara çıkardığına ve Sosyal Güvenlik Kurumunun (SGK) bu durumdan olumsuz etkilendiğine dikkat çekiyor. İthal ilaçların gümrük giriş fiyatlarının takip edilmediği vurgulanıyor, “depocu giriş fiyatlarının gümrükten giriş fiyatı olarak kabul edilmesine rağmen bu ilaçların gümrükten gerçek giriş fiyatlarının Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu ile SGK tarafından bilinmediği tespit edilmiştir” deniyor.
Raporun detayları ortaya çıktıkça vurgunun sadece ilaçlarda olmadığı anlaşılıyor. Kalp pili, ameliyathane tavan lambası gibi çeşitli tıbbi malzemelerin de gümrük giriş fiyatı ile hastane alış fiyatı arasında fahiş farklar olduğu belirtiliyor. İlaçlara nazaran tıbbi malzemelerin ürün çeşitliliğinin çok fazla olması nedeniyle fiyat ve miktar kontrollerinin tam yapılamadığının altı çizilen raporda “İlaçlarda olduğu gibi bu ürünlerin gümrükten giriş fiyatlarının TİTCK ve SGK tarafından bilinmediği, bu nedenle durumun ilaç piyasasına göre daha fazla kontrol dışı olduğu görülmektedir. Yaklaşık 8 milyar TL olduğu tahmin edilen tıbbi sarf ve cihaz piyasasında ciro ve miktar bazında dışa bağımlılığın yüzde 85 civarında olduğu düşünüldüğünde bu alandaki riskin ilaç piyasasına göre daha yüksek olduğu anlaşılmaktadır” deniyor. Birçok üründe farkın gümrükteki girişler ile barkod eşleştirilmesi yapılamadığı için tespit edilemediğinin de altı çiziliyor.
Vurguna konu ilaçların genellikle kanser hastalarının tedavisinde kullanılan ilaçlar olduğu belirtilen raporda “bu ilaçların pahalı ilaçlar olması nedeniyle kâr marjlarındaki çok küçük bir fark bile hastanelere ve SGK’ya çok büyük maliyetler getirdiği” belirtiliyor. Kanser hastalarının sayısı günbegün artıyor ve ilaçlara ulaşmaları hem ilaçların pahalılığı hem de sigorta kapsamının daraltılması nedeniyle zorlaşıyor. İktidar ise insanların sağlığını umursamıyor, bu konuların üstünü kapatmaya çalışıyor. Şirketlerin vurgun yapmasına izin verilirken yoksul işçi ve emekçi hastalar çaresiz bırakılıyor. AKP’li eski bir bakanın “kanser hastasıyım, ilaçlarımı alamıyorum” diyen Dilek Özçelik’e tavrı sermaye sınıfının vicdansızlığına örnek teşkil ediyor. Dilek Özçelik 2013’te, dönemin Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’a kanser ilaçlarının temininde büyük zorluk yaşadığını, ilaçların yurtdışından ucuza temin edilebilmesi gerektiğini anlatmaya çalışmıştı. Bakan ise Dilek’in avucuna yüz lira sıkıştırmaya çalışmıştı. Bakanın bu hareketine karşılık, “Ben dilenci değilim. İnsanlık konusunda bir kez daha hayal kırıklığına uğradım. Görüyorum ki çaresizliği hiç tatmamışsınız hayatınızda” diyen Dilek Özçelik parayı iade edip ağlayarak oradan ayrılmıştı. Bir süre sonra da hayatını kaybetmişti. Bu durum emekçileri ilgilendiren bütün sorunlar karşısında sermayenin tavrını anlatıyor. Umursamazlık, boş vermişlik, kibir…
Milletvekili Deniz Yavuzyılmaz şöyle diyor: “Bu raporda, üniversite hastanelerinin mali yapısının bilerek ve isteyerek nasıl çökertildiği detaylı olarak açıklanıyor. Zararın boyutları hastaneden hastaneye değişiyor. İktidarın plansız, öngörüsüz ve hesapsız sağlık politikaları nedeniyle, üniversite hastanelerindeki hizmet kalitesi düşüyor, bilimsel araştırmalar azalıyor ve sürdürülebilir mali yapı hızla çöküyor. Faturayı ise üniversite hastanelerindeki yetersizlikler nedeniyle tedavi olamayıp hastaneden hastaneye sevk edilen vatandaşlarımız sağlığını kaybederek, canıyla ödüyor. Rapor hasıraltı edildi. Sansürlendi. Gümrük giriş fiyatı 200-300 TL olan kanser ilaçlarını hastanelere 20-30 bin TL’den satmak büyük bir soygundur.”
Kapitalizmin insan sağlığını umursamadığı, burjuvazinin hastaları sadece birer müşteri olarak gördüğü, hastalıklardan para kazanmaya çalıştığı açıktır. Beden sağlığımızı ve akıl sağlığımızı korumak için işçi ve emekçiler olarak örgütlenmeli, birlikte mücadele etmeli ve bu düzeni ortadan kaldırmalıyız.
link: İstanbul’dan bir MT okuru, Sansürlenen Sayıştay Raporu: 46 Kat Fazlasına Satılan İlaçlar!, 9 Eylül 2021, https://en.marksist.net/node/7452
Çözüm Düzen İçinde Değil, İşçi Sınıfı ve Sosyalizmde!
Engels: Komünizmin Ölümsüz Savaşçısı /11