Her yıl uyuşturucu kullanımının ne düzeyde olduğuna dair raporlar yayımlanıyor. Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Ofisinin (UNODC) “Dünya Uyuşturucu Raporu 2021-Sonuçlar ve Politika Önerileri” raporunda dünya genelinde 275 milyon kişinin uyuşturucu kullandığı, 2010’dan itibaren uyuşturucu kullanımının yüzde 22 arttığı belirtiliyor. Uyuşturucu kullanımı nedeniyle çeşitli rahatsızlıklar yaşayanların sayısında ciddi bir artış olduğu görülüyor. Sadece 2019’da 36 milyon kişide bu maddeleri kullandığı için çeşitli rahatsızlıklar ortaya çıkmış.
2019 yılı verilerinin paylaşıldığı 2021 Dünya Uyuşturucu Raporuna göre, en fazla kokainin yakalandığı ülke 20 ton ile Türkiye. İran ise 17 ton ile ikinci sırada yer alıyor. Yine Türkiye’de 2009 yılından beri her yıl herhangi bir AB ülkesindekinden daha fazla esrar yakalanmış. 200 tonun 50’sinin Türkiye’den olduğu hatırlandığında rakamın çarpıcılığı daha anlaşılır olmaktadır. En çok eroinin ele geçirildiği ülkeler ise Türkiye, İran ve Pakistan. Bunlar aynı zamanda 2019’da toplam pazarın yüzde 48’ini oluşturdu. Ayrıca raporda eroinin Türkiye’den Balkan rotası boyunca Bulgaristan, Romanya, Macaristan üzerinden Batı ve Orta Avrupa’daki diğer pazarlara ulaştığı belirtiliyor. Türkiye’de ayrıca 2018’de olağanüstü yüksek miktarda metamfetamin (564 kilogram) ele geçirildi. Bu miktar neredeyse Avrupa Birliği’ndeki toplam miktar (646 kilogram) kadar.
Dünya genelince ilk defa uyuşturucuya bulaşma yaşı 13-15 iken, Türkiye’de 9’a kadar düşmüş. Özellikle gençlerde daha yoğun kullanıldığı görülüyor. Yine raporda Türkiye, aşırı doz uyuşturucu sebebiyle 30 yaş altı ölüm oranının en yüksek olduğu ülke olarak görünüyor. Özelikle bir dönem görece daha ucuz ve ulaşılabilir olması dolayısıyla bonzai kullanımı çok daha yaygındı. Haber kanallarında bu durum olağan vakalar olarak gösteriliyor, gençlerin hayatlarına nasıl son verdikleri anlatılıyordu. Rakamlardan da görüldüğü üzere Avrupa genelinde Türkiye uyuşturucu kullanımında birinci sıradadır. Fakat ilginçtir ki uyuşturucu kullanma oranı bu kadar artmışken ölüm oranlarının düştüğü iddia ediliyor. 2017’de 941 insanın aşırı doz uyuşturucudan hayatını kaybetmesiyle rekor ölüm sayısına ulaşılmıştı. 2018’de 657, 2019’da ise 342 kişinin hayatını kaybettiği belirtilmişti.
İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa, Adli Bilimler ve Adli Tıp Enstitüsü akademisyenleri Prof. Dr. Faruk Aşıcıoğlu, Dr. Selda Mercan ve Merve Kuloğlu Genç’in “Atık Sulardan Uyuşturucu ve Diğer Psikoaktif Maddelerin İzlenmesi” başlıklı projelerinin sonuçlarına göre İstanbul esrar kullanımında 10 kentin yer aldığı listede Barselona’dan sonra ikinci sırada yer aldı. Eroin kullanımında da New York’un ardından ikinci sırada yer aldı. Türkiye’nin pek çok bölgesinde kaldırım kenarlarında, parklarda baygın haldeki gençlerin görüntüleri tanıdıktır.
Ana akım medya gerçeklerin üzerini kapatıp suçu madde bağımlısı gençlere ve ailelerine atıyor. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, geçen senenin sonlarına doğru “En İyi Narkotik Polisi, Anne!” adlı projeyi başlatmıştı. Bu projeyle bütün sorumluluk anneye yükleniyor ve her şeyin annelerin elinde olduğu iddia ediliyor. Uyuşturucu sorununu yıkacak şeyin, anne yüreği ve iradesi olduğu belirtiliyor. Oysa gerçekler açıkça tepetaklak ediliyor. Türkiye’de kirli ilişkilerin patlamasıyla bu gerçek daha açık bir şekilde görülmüş oldu. Hürriyet Gazetesi tarafından “yılın hayırseveri” olarak ilan edilen Sedat Peker’in yayınladığı videolardaki ifşaatlar ile bu toprakların uyuşturucu merkezi ve güzergâhı olduğu teşhir ediliyor. Bu vesileyle uyuşturucu trafiğini kısmen de olsa görmüş olduk. En son Kolombiya’dan Türkiye’ye gönderilecek 4 ton 900 kilo kokainin Mehmet Ağar vasıtasıyla Türkiye’ye sokulmak istendiğini ve İzmir’deki bir kimya fabrikasına götürüldüğünü öne sürmüştü Peker.
Mikail Azad, Marksist Tutum sayfalarında “Uyuşturucu Sorununda da Gerçeklik Tersyüz Ediliyor” başlıklı yazısında gerek Soylu’nun “projelerinin” gerekse de kapitalist devletlerin sorunu çözüyormuş gibi görünmelerinin tam bir aldatmaca olduğunu vurguluyor. Azad, ilgili yazısında bu sorunun kaynağının tam da kapitalist devletler olduğunu belirterek şöyle devam ediyor: “Bu sorunun kaynağı tam da kapitalist devletlerdir. İktidar ve medya el ele vererek, uyuşturucu mafyası ile işbirliğinin üzerini örtmektedir. Uyuşturucu ticaretini önlemeye dönükmüş gibi görünen operasyonların uyuşturucu trafiğini kontrol etme amaçlı olduğunu gizlemektir. Bugün uyuşturucuya ulaşmak her zamankinden kolay hale getirilmiştir. Uyuşturucu maddeler her taraftadır hatta bir reçete kadar yakındır. Kapitalist devletler, bir yandan uyuşturucu ticareti yoluyla kâr elde ediyor, diğer yandan da toplumu uyuşturmak için kontrollü bir pazar oluşturuyorlar. Söz konusu olan kârları ve uyuşturucunun sistemin işleyişini devam ettirmeye sunduğu katkı olduğunda, kapitalistler için uyuşturucu sorun değil nimettir; gençlerin hayatının kararmasının hiçbir mahsuru yoktur.”
Uyuşturucu bizler için acı ve trajedi demekken sermaye için büyük paralar demek. Emekçi ailelerin çocukları uyuşturucuya sürüklenmeye devam ediyor. Raporda bu sayının giderek artacağı belirtiliyor. UNODC Araştırma Birimi Başkanı Angela Me uyuşturucu kullanımının dünya genelinde 2030’da yüzde 11 artacağını belirtiyor. En çok artışın yüzde 40 ile Afrika’da yaşanacağını öngörüyor. Özellikle işsizlik ve yoksulluğun madde bağımlılığında belirleyici rol oynadığına dikkati çeken Me, 2030’da düşük gelirli ülkelerde yüzde 43, orta gelirli ülkelerde yüzde 10 artış görüleceğini belirtiyor. Kapitalist devletlerin bu sorunu çözmek gibi bir dertleri yoktur. Egemen sınıf, emekçilerin toplumsal sorunlara kafa yormasını istemez. Gençliğin enerjisini dünyayı değiştirme dönüştürme yolunda harcamasını, bu yolda yaşamını anlamlandırmasını hiç mi hiç istemez. Bunun için beyinlerimizi düzenin bin bir türlü pisliğiyle uyuşturmaya, hiçbir şeye yaramaz kişiler haline getirmeye çalışır. Bu sorunları yaratan da, emekçilerin, gençlerin hayatlarını karartan da sömürü düzeninin kendisidir. Beyinlerin uyuşturulmadığı, çocukların sokaklarda gönüllerince koşup oynayabildiği, ailelerin hiçbir endişe duymadığı, parklarda genciyle yaşlısıyla bir araya gelip dayanışmanın tadına varıldığı bir dünya için elimizde mücadele etmek dışında başka panzehir yoktur.
link: Gebze’den MT okuru bir işçi, Uyuşturucunun Panzehiri Örgütlü Mücadeledir!, 29 Ağustos 2021, https://en.marksist.net/node/7442
Yangınlar, Seller ve Dayanışma Karşısında Devletin Refleksi
Emperyalist Kapışma ve Çin