İşçi sınıfının kadınlarıyız. Yüz milyonlarcayız. Sadece kendi yaşamımızı üretmekle kalmayıp, erkeklerin yaşamını da üretenleriz. Yeni nesilleri doğuran, büyütenleriz. Çocuklarımız gibi yaşlılarımız, hastalarımız da bizim elimize bakar. Fakat görülmez emeğimiz. Fabrikalarda, tarlalarda, bürolarda, okullarda, hastanelerde, yani hayatın her alanında çalışır, üretir, üretiriz. Emek gücümüzü satarız patronlara, ama erkeklerden daha ucuza gider hep pazarda. İşçi olmak zordur, ama kadın işçi olmak daha zor. Kapitalist sömürü sisteminin bindirdiği yüke ek, bir de erkek egemenliğin bindirdiği yükü sırtlamak zorunda bırakılırız. Çifte ezilmişliği buradan gelir bizim sınıfımızın kadınlarının. Patron işte köle olarak görür bizi, erkek evde. O erkek babamızdır, kardeşimizdir, eşimizdir. İşçidir, emekçidir bizim gibi. Ama bizim üstümüzde bir nevi patron gibi görür kendini. Öyle büyütülmüş, öyle yetiştirilmiştir.
Binlerce yılın yüküdür bu. Ama işçi sınıfının kadınları için mesele erkek egemenlikle bitmiyor, ondan çok daha ağır ve temel bir sorunla yüz yüzeyiz: Kapitalist sömürü. İş ona geldi mi, düşman sınıfın kadınları da bizi erkekleri gibi acımasızca sömürüyor. Binlerce yılın yüküne bir de yüzlerce yılın bu yükü biniyor. Ve her iki yük de ancak bilinçlenerek, mücadele ederek hafifletilebiliyor. Kolay olmuyor elbet bu, çoğu durumda bedeli de ağır. İşten atılmak da var en hafifinden, en yakınımız olarak gördüğümüz erkekler tarafından şiddete uğramak, hatta katledilmek de. Fakat değişim de kazanım da mücadele ederek oluyor ancak. 8 Mart bizler için işte bu mücadeleyi simgeliyor; sömürüye, ezilmişliğe, baskıya, ayrımcılığa karşı mücadeleyi. Bu mücadele, kapitalizmi yıkıp sınıfsız, sömürüsüz bir dünya kurana dek devam edecek. Ve bizler bu şanlı kavgada gururla en ön safta olacağız.
link: İstanbul’dan MT okuru bir grup kadın işçi, Kurtuluşumuz Mücadelede! , 8 Mart 2021, https://en.marksist.net/node/7281
8 Mart Ruhuyla Mücadeleye!