Ücretsiz izinler, kısa çalışma uygulaması, asgari ücrete yapılan kuş kadar zam, esnetilen çalışma saatleri, artan yoksulluğumuz… Yeni yıla bu “müjdelerle” girdik. Bir de iktidar sözcülerine göre “Türkiye’de yoksulluk sorun olmaktan çıktı”. Onların bu sözleri aklımıza Fransa’da yoksul halk açlıktan ve hastalıktan kırılırken “ekmek yoksa pasta yesinler” diyen kraliçe Marie Antoinette’i getirdi. Aynı kibir, aynı riyakâr egemen sınıf, farklı seneler.
Amerikalı yazar John Steinbeck 1929 Büyük Buhranı sırasında yaşadıklarını hem çeşitli yazılarında hem de romanlarında anlatmış. “İşsiz kalanlar elma satsın, böylece geçinirler” diyen iktidarın tıynetini şöyle anlatmış meselâ: “İşsizler elma satsın önerisi, Otuzların «öyleyse pasta yesinler»i haline gelmişti. Kampanya sloganları olan «Refah, tam köşeyi dönünce; her tencerede bir piliç», ekmek kuyruklarında çile çeken halka acı bir şaka gibi geliyordu.” Ne kadar tanıdık değil mi? 1929 krizinde bahçelerde onlarca ton meyve yığılıp çürürken, sütler yerlere dökülürken, milyonlarca emekçi geceleri aç yatıyordu. Küçücük bir iş için on binlerce kişi yollara düşüyor, gittikleri yerlerde de açlığın pençesinden kurtulamıyorlardı. Steinbeck anılarında yaşadığı bölgedeki işçilerin birlik ve dayanışmasını da anlatıyor. Kendi yaşadığı bölgedeki yoksullar birlik içinde yaşıyordu. Açlığı da, nadiren de olsa birinin kazandığı 2 doları da paylaşıyorlardı. Açlık, yoksulluk ve çaresizlik hep böyle devam etmedi. İşçiler bir araya gelmeye başladılar. İşsizler iş, evsizler ev istiyordu. Milyonlarca emekçi grevlerde bir araya geliyordu. “Mücadele et, açlıktan ölme” diyorlardı. Bu mücadeleler sayesinde işçi sınıfı ayakta kalabildi, onlarla adeta alay eden patronların karşısında gücünü gösterebildi.
Bugün işçiler çocuğuna pantolon alamadığı için, gelecekten umudunu kaybettiği için intihar ediyor. Eline “iş-aş” yazarak intihar ediyor. İktidar sözcüleri ise utanmadan “yoksulluk sorun olmaktan çıktı”, “kuru ekmek yiyorsa aç değildir” diyorlar. Dünden bugüne egemenler örgütsüz ve güçsüz işçiler karşısında böyle davranmaktan çekinmemişler. Ama işçiler bir araya geldiklerinde, tek yumruk olduklarında kendilerine kaçacak delik aramışlar. İşte o zaman o saraylar yıkılmış, o kibirli egemenler devrilip gitmişler. O yüzden umutsuz olmaya gerek yok. Yeter ki el ele verip mücadele edelim. “Yoksulluk kaderimiz değildir” diyelim. Krizin faturasını ödemeyi kabul etmeyelim.
link: Ankara’dan MT okuru bir işçi, Dayanışma ve Mücadele Bizleri Kurtarır!, 13 Şubat 2021, https://en.marksist.net/node/7260
Yeni Bir Dünya Kurmanın Özlemiyle Sonuna Kadar Kavga!
Myanmar Halkı Darbeye Direniyor