Çocuğun gördüğü düştür barış.
Ananın gördüğü düştür barış.
Ağaçlar altında söylenen sevda sözleridir barış
Son haftalarda Kafkasya’da yeniden savaş naraları yükseltiliyor. Azeri ve Ermeni halklar birbirine kırdırılıyor. Egemenler düşmanlık tohumunu ekmeye çalışsalar da, yürekleri birlikte kardeşçe yaşama ve barışa hasret insanların sesine engel olamıyorlar. Azeri, Ermeni ve Gürcü gençler tırmandırılan bu savaşa karşı bir bildiri yayınladılar.[i] Çeşitli ülkelerden imzacıların destek verdiği bildiri, savaşa karşı barış çağrısı yapıyor.
Kafkas halkları arasında düşmanlaştırmaya karşı çıkan gençler bildirilerinde şöyle sesleniyorlar: “Sen bu mesajı okurken Dağlık Karabağ içinde ve çevresinde insanlar ölüyor. Genç çocuklar ve adamlar ufukta bir çözüm olmaksızın birbirlerini öldürüyorlar. Savaşta esas yitirilen nesnel hakikat değil. Gerçek insanların, gerçek çocukların hayatları yok oluyor. Bu bütün Güney Kafkasya’nın kaybettiği bir muharebeye dönüşüyor.”
Azerbaycan ve Ermenistan arasında 30 yılı aşkındır Dağlık Karabağ bölgesi bahanesiyle çatışmalar yaşanıyor. İki ülkenin egemenleri yıllardır kendi çıkarları doğrultusunda bu meseleyi kullanıyorlar. Kafkasya halkları arasında milliyetçiliği kışkırtıyorlar. Bugün de yeniden savaş yaşanıyor. Yıllardır ara ara hortlatılan bu savaşlarda on binlerce insan yaşamını yitirdi. Milyonlar yerinden yurdundan edildi. Egemenler kendileri için tatlı kârlar ve bulunmaz fırsatlar yaratan savaşları, halkları milliyetçilik zehrine bulayarak meşrulaştırmaya çalışıyorlar. Yüzyıllarca birlikte yaşayan halkları birbirine düşman etmeye çalışıyorlar.
Azerbaycan’da aileleriyle adeta saltanat ilan eden yöneticiler ülkenin zenginliklerini gasp ediyorlar. Ermenistan’da işsizlik, ekonomik kriz ve halkın yoksulluktan dolayı göç etmek zorunda kalması yöneticilerin umurunda bile değil. Asıl derdi işsizlik ve yoksulluk olan Ermeni ve Azeri halklarının önüne sürekli savaş ve düşmanlık koyuluyor. Ermeni ve Azeri halklar Dağlık Karabağ bölgesi bahane edilerek milliyetçilik zehriyle gerçek sorunlarından uzaklaştırılmaya çalışılıyor. İki ülkenin de egemenleri çıkarları doğrultusunda savaşı körüklüyorlar. Halkın tepkisini savaş davulları çalarak susturmaya çalışıyorlar. Böyle dönemlerde insanlar normalde karşı çıktıkları siyasi liderleri savaşta önder olarak görüp peşlerine takılabiliyorlar.
Bölgedeki kapitalist ülkeler de savaşa odun taşımak için adeta birbirleriyle yarışıyorlar. Emperyalist ülkeler bu savaştan da paylarına düşen kârların peşindeler. Ortadoğu’da süren sıcak savaş Kafkasya cephesine de taşınmak isteniyor. Türkiyeli egemenler de kendi çıkarları doğrultusunda bu savaşı Azerbaycan yanında yer alarak körüklüyor, bizlere de milliyetçilik zehrini salıyorlar.
Kardeşliğe, barış içinde yaşamamıza bir türlü izin verilmiyor. Halkların birbirlerine kardeşçe yaklaştığı, güvendiği, her insanın akşam başını yastığa koyduğunda korkusuzca uyuduğu bir dünyanın özlemi içerisindeyiz. Barışın yeryüzünde egemen olduğu bir dünyanın hayalini kuruyoruz. Böyle bir dünyaya olan özlemimizin ne kadar elzem olduğunu yaşadığımız topraklarda da yaşanan haksız savaşlarda her gün görmekteyiz. Ortadoğu’da yıllardır süregelen savaş halklara kandan, düşmanlıktan ve yıkımdan başka hiçbir şey getirmedi. Yüzyıllarca birlikte yaşayan, toprağı birlikte ekip biçen insanları birbirlerine düşman ettiler. Bu düşmanlıktan çıkarı olanlar ve savaşta dökülen kanla beslenenler doymak bilmiyorlar.
Militarist duygularla zehirlenmeyen genç yüreklerden savaş karşıtı sesler yükseliyor. Egemenlerin yıllardır ektiği nefret tohumlarına rağmen, insanlığın barış ve kardeşlik umudu gençlerin sesinde yeniden vücut buluyor. Bu kadar yalanın söylendiği, savaş çığırtkanlığının yapıldığı bir ortamda genç insanların barış çağrıları, yüreklerden yükselen halkların kardeşliği vurgusu, barışa olan umudun hiçbir zaman bitmeyeceğinin göstergesidir. Hem Kafkasya’da hem tüm Ortadoğu’da süren savaşlar haksız savaşlardır. İşçi ve emekçilerin bu savaşlardan bir çıkarı yoktur. Yine aynı bildiride şöyle deniyor: “Barışı savunmak tarafsız bir tutum değildir. Savaş anlatılarının koşullandırdığı militarist pozisyonları reddediyor ve bunun yerine barışı inşa etmek için yollar arıyoruz.” Egemenler ne yaparlarsa yapsınlar karanlığın içindeki bu ışığı, işçi ve emekçilerin barış ve kardeşlik umudunu söndüremeyecekler. Ünlü Yunan şair Yannis Ritsos’un dizelerinde dendiği gibi,
Barış, ışın demetleridir yaz tarlalarında,
iyilik alfabesidir o, dizlerinde şafağın.
Herkesin kardeşim demesidir birbirine, yarın yeni bir dünya
kuracağız demesidir;
ve kurmamızdır bu dünyayı türkülerle.
Barış budur işte.
İnsanlığın bu düşünün gerçekleşebilmesi için dünyanın dört bir yanında “halklar arasında barış sınıflar arasında savaş” şiarıyla mücadelenin yükseltilmesi gerekiyor. Savaşları yaratan kapitalist emperyalist devletlerin çıkarlarıdır. Biz sınırların, savaşların, ezen ve ezilenin olmadığı özgür bir dünyanın hayalini kuruyoruz. Dünyaya barış işçilerle gelecek! Barış ve kardeşlik için sınıfımızın saflarında mücadeleye!
link: Ankara’dan genç işçiler, Barış ve Emekçilerin Kardeşliği, Mücadelenin Ürünü Olacaktır, 28 Ekim 2020, https://en.marksist.net/node/7056
Yine Torba Yasa, Yine Hak Gaspları
Şili’de Anayasa Referandumu