Kamyon kasaları, traktör römorkları, tıklım tıklım minibüsler her yıl yüz binlerce mevsimlik işçiyi bir ilden diğerine taşır. İlkbahardan sonbaharın ortalarına kadar süren bu göçler sırasında sağlıksız ulaşım koşulları yüzünden onlarca işçinin yaşamı devrilen araçların altında yitip gider. Yolculuk kazasız belasız atlatıldığında işçileri bekleyen şey, derme çatma çadırlar, tahtadan barakalar, içme suyuna bile zor erişilen kötü barınma koşullarıdır. Kürt kentlerinden ekmek parasının ardına düşen tarım işçilerini ise kötü barınma ve çalışma koşullarından çok daha fazlası beklemektedir: Düşmanlık, kin, nefret!
Mardin’in Derik ilçesinden Yozgat’ın Çekerek ilçesine çalışmaya giden Kürt işçileri de bekleyen yalnızca kötü çalışma koşulları değildi. Orman işçisi olarak çalışan Kürt işçiler kendilerinden haksız bir şekilde istenen “ayakbastı” parasını ödemek istemedikleri için muhtarların organize ettiği bir saldırıya uğradı.
13 aile olarak hazine arazilerinde kurdukları çadırlarda yaşayan Kürt işçiler, farklı köylerin muhtarları tarafından “ayakbastı parası” adı altında haraca bağlanmak istendi. İşçi aileler çadır kurdukları alanın hazine arazisi olduğunu belirterek ödeme yapmayı reddedince saldırılar birbirine eklenerek devam etti. 18 Temmuzda ilçedeki 18 köyün muhtarının işçilerden çadır başına 1000 lira istemesi üzerine işçiler Kaymakamlık yetkililerinin çadır kurduklarından haberi olduğunu belirterek bu dayatmayı tekrar reddetti. Bunun üzerine muhtarlar köylüleri kışkırtarak işçilere saldırdı. Saldırıların ve tehditlerin devam etmesi üzerine Kaymakamlığın işçilere cevabı ise “can güvenliğinizi sağlayamayız” oldu ve işçiler ilçeden uzaklaştırıldı. İşçiler yaşadıklarını şöyle anlatıyor: “Amaçları bizi oradan çıkarmaktı. İnsan kendini dışlanmış hissediyor. Mardin’de çalışmak isterdik ama iş imkânı yok diye oraya gittik. Ama başımıza bunlar geldi. Muhtarlar 42 köyü kışkırtarak üzerimize saldırttılar. Linç edilmekten zor kurtulduk. Emeğimizi, alnımızın terini orada bırakarak memlekete dönmek zorunda kaldık.”
Kürt işçilerin maruz kaldığı bu saldırı ne ilktir, ne de nefreti körükleyen bu düzen altında son olacaktır. Kin ve nefret söylemine dayalı politika üreten egemenler her fırsatta emekçileri birbirine düşmanlaştırıyor, kutuplaşmayı arttırıyorlar. Siyasi hedefleri uğruna hedef tahtasına yeri gelince Suriyelileri, yeri gelince Kürtleri oturtuyorlar. “Can güvenliğinizi sağlayamayız” diyenlerin esas derdinin işçilerin hayatı olmadığını Soma’dan, Ermenek’ten, Hendek’ten biliyoruz. Yine biliyoruz ki ekmek parası için yollara düşenlerin, fabrikada kölece çalışma koşullarına mahkûm edilen işçilerin, iliklerine dek sömürülen tüm emekçilerin kurtuluş yolu ortaktır. Irkçı saldırıları körükleyenlere, emekçileri birbirine düşmanlaştıranlara geçit vermeyelim, dayanışma ağlarımızı örelim!
link: İstanbul’dan bir MT okuru, Kürt Tarım İşçileri Nefretin ve Yoksulluğun Kıskacında, 30 Temmuz 2020, https://en.marksist.net/node/6998
Çiftçilerin İsyanı ve Muktedirlerin Kibri
Yine Kriz, Yine Hepsi “Sosyalist”!