Cumartesi Annelerinin gözaltında kaybedilen yakınları için sürdürdükleri mücadelenin bir parçası olarak Galatasaray Meydanında gerçekleştirdikleri eylemler 800. haftasını geride bıraktı. Kayıplarının acısını ilk günkü gibi hisseden ailelerin bu meydanda toplanmaları 101 haftadır zorla, şiddetle engelleniyor. Kayıpların bulunması veya akıbetlerinin açıklanması konusunda kılını kıpırdatmayan siyasi iktidar, aileleri engellemeye çalışarak annelerin, kayıp yakınlarının acısını daha da körüklüyor, çığlıklarını duymazlıktan geliyor. Polisi nefretle üzerlerine salarken, kendi yasalarını dahi ayaklar altında çiğniyor.
25 Temmuzda 800. haftada Galatasaray Meydanında toplanmak isteyen aileler ve yakınları yine polis şiddetine maruz kaldılar. Her fırsatta cennetin anaların ayakları altında olduğunu söylemekten geri durmayan siyasi iktidar, yaşları iyice ilerlemiş, acılı Cumartesi Annelerini yerlerde sürüklüyor. Anaların eylemleriyle Cumartesi Meydanı olarak anılmaya başlanan Galatasaray Meydanı, son 100 haftadır, sırf kayıp anneleri burada toplanmasın, kaybettiklerinin anılarını paylaşmasın, “kayıplarımızın akıbetini açıklayın” demesin diye polis ablukası altında. Ağır silahlar ve TOMA’lar, adeta askeri bir güçle çarpışacaklarmış gibi sürekli teyakkuz halindeler. Anneler ve kayıp yakınları, ellerinde karanfillerle meydana yaklaştıklarında, kolluk güçleri ağır silahlarla karşılarına dikiliyor. 800. haftada da böyle oldu. Yerlerde sürüklediler anaları. Zorla ve şiddetle uzaklaştırdılar, 3 kişiyi de gözaltına aldılar.
Polis Galatasaray Meydanına sadece milletvekillerinin alınacağını söyleyerek kayıp yakınlarının meydana yaklaşmalarına izin vermedi. Cumartesi Annelerinden Hanife Yıldız, 25 yıldır kayıp olan Murat Yıldız’ın annesi, sadece karanfil bırakmak istediği için polis tarafından yerlerde sürüklenerek alandan uzaklaştırıldı. Polis, Hasan Ocak’ın kardeşi Maside Ocak’ı ve Yaşar Aktaş’ı gözaltına aldı.
Gözaltında kaybedilen Rıdvan Karakoç’un kardeşi Hasan Karakoç, polis şiddetini ve açıklama yapmalarına engel olunmasını şu sözlerle protesto etti: “Galatasaray Meydanından da, kayıplarımızı aramaktan da, faillerden hesap sormaktan da asla vazgeçmeyeceğiz. Hiçbir güç bizi mücadelemizden vazgeçiremeyecek.” Karakoç sözünü bitirmeden polis bir kez daha saldırdı ve Hasan Karakoç’u gözaltına aldı. Ailelerin basın açıklamasını okumasına da izin vermedi.
Polis saldırısı nedeniyle okunamayan basın açıklaması Cumartesi Anneleri adına HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan ve Mithat Sancar tarafından okundu. Basın açıklamasında Cumartesi Anneleri, devletin güvenlik güçleri tarafından gözaltına alındıktan sonra varlığı inkâr edilen ve kendilerinden bir daha haber alınamayan insanların aileleri ve insan hakları savunucuları olarak kayıpların bulunması ve adaletin sağlanması talebiyle başlattıkları barışçıl direnişin 800. haftasında olduğunu hatırlattılar. “800 haftadır, anayasanın, hukukun üstünlüğünün, insan haklarının, bağımsız yargının ve adaletin sadece bir isimden ibaret olduğu bu topraklarda, tüm baskılara rağmen hakikat ve adalet mücadelesi yürütüyoruz” dediler ve 800 haftadır sordukları soruları bir kez daha sordular:
· Gözaltında kaybedilen sevdiklerimize ne oldu?
· Onları kaybedenler hukukun tüm kuralları çiğnenerek neden korunuyor?
· Neden tüm delillere, tanıklara rağmen, AİHM mahkûmiyetlerine rağmen gözaltında kaybetme dosyaları yargıya taşınamıyor?
· Hakikate ve adalete ulaşma hakkımız neden engelleniyor?
· Türkiye neden Birleşmiş Milletler’in Bütün Kişilerin Zorla Kaybedilmeden Korunmasına Dair Sözleşmesini imzalamıyor, onaylamıyor ve uygulamıyor?
Cumartesi Anneleri iktidarın bu sorulara yanıt vermek yerine kendilerini baskıyla ve şiddetle susturmak istediğini ifade ettiler ve 24 Haziran 2018’de Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin ilk icraatlarından birinin Galatasaray Meydanını 700. haftada kapatmak olduğunu hatırlattılar. Meydanın adalet ve hakikat taleplerine kapatılması karşısında anneler Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ve devleti yönetenlere şu sözlerle seslendiler: “800. haftamızda başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere devleti yönetenlere soruyoruz: Türkiye’de Anayasa hâlâ yürürlükte mi? Eğer yürürlükteyse, Anayasa ‘Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü’ hakkını temel bir anayasal hak olarak tanıyor, ‘Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir’ diyor. Anayasa’nın hükmü bu kadar açık ve netken, Galatasaray bize nasıl yasaklanıyor? Adalet talebimizi kamuoyuna duyurma hakkımız nasıl ağır silahlarla bastırılması gereken bir suç sayılıyor?”
Cumartesi Anneleri, tüm baskılara ve engellemelere rağmen yakınlarını aramaktan vazgeçmeyeceklerini ve kararlılıklarını şu sözlerle dile getirdiler: “Barışçıl buluşmalarımıza ev sahipliği yapan Galatasaray Meydanının 101 haftadır polis şiddeti ile bize yasaklanması Anayasal hak ve özgürlüğümüze yönelik ağır bir saldırıdır. Devletin, Anayasa’yı ihlal etmesi, yetkilerini kötüye kullanmasıdır ve suçtur. Toplum sessizliğiyle bu suça ortak olmamalıdır. 800. haftamızda bir kez daha ilan ediyoruz: Kararlıyız; bizi insan kılan hak ve özgürlüklerimize sahip çıkacağız. Türkiye, hiçkimsenin gözaltında kaybedilmediği, inkârın ve cezasızlığın son bulduğu demokratik bir hukuk devletine dönüşünceye kadar susmayacağız. Hakikat ve adalet arayışımıza, son kayıp bulunana, son fail cezalandırılana kadar devam edeceğiz. Kayıplarımızdan ve kayıplarımızla buluşma mekânımız olan Galatasaray’dan asla vazgeçmeyeceğiz.”
link: Marksist Tutum, Cumartesi Annelerinin 800. Haftası: Yine İnkâr, Yine Şiddet, Yine Gözaltı!, 25 Temmuz 2020, https://en.marksist.net/node/6995
Anneler Çocuklarını Gömmemeli!
Çiftçilerin İsyanı ve Muktedirlerin Kibri