Kardeşlerim merhaba. Malûmunuz bütün dünyanın egemen medyası koronavirüs salgını adı verilen bir sağlık krizini ve bu krizin yol açtığı iddia edilen ekonomik, sosyal gelişmeleri yazıp çiziyor. Türkiye egemen medyasında da durum farklı değil. Öncelikle şu soruyu sorarak başlayalım: İddia edildiği gibi bu salgından önce dünya ekonomisi, dünyanın hal ve gidişatı çok mu iyiydi? Her şey güllük gülistanlıktı da salgın başlayınca mı her şey bir anda tepe taklak oldu? Buna inanmak için ya hafızadan yoksun olmak ya da çok saf olmak gerekir. 2019 yılında dünyanın dört bir yanında isyan dalgalarına hepimiz şahit olmadık mı? Sudan, Şili, Lübnan, Irak, Hong Kong, Fransa ve daha pek çok ülke… Türkiye’de yaşanan ekonomik krizi iliğimize kemiğimize kadar hissetmedik mi? Amerika da, Avrupa da, Afrika da, Çin’de durum farklı mıydı? Değildi kardeşlerim. Koronavirüs salgını vardır, ama söylendiği şekilde kapitalizmi krize sokan o değildir. Tek amacın kârın arttırılması olduğu kapitalist sistemde uzunca bir süredir sorunlar büyüyor ve erteleniyordu. Bugün yaşadığımız sorunları bu bağı unutmadan düşünmek gerekli. Aksi halde hiçbir zaman gerçeklerle yüzleşemeyiz.
İnsanlık tarihinde pek çok kez büyük salgınlar yaşanmış. Ortaçağda Avrupa nüfusunun üçte ikisini kırıp geçiren kara veba, Amerika’nın keşfinden sonra Amerikan yerlilerinin milyonlarcasını öldüren çiçek hastalığı, Birinci Dünya Savaşının sonlarında tüm dünyayı kasıp kavuran ve 50 milyona yakın can aldığı söylenen İspanyol gribi ilk akla gelen örneklerdir. İnsanlık bu salgınların çoğunda bilgi yetersizliğinden gerekli önlemleri alamamış ve büyük kayıplar vermiştir. Bugün ise insanlığın bilgi birikimi ve tecrübesi bu salgınlar açısından ve genel olarak tıp bilimi açısından son derece gelişmiştir. Ne var ki bu bilgi birikiminin ve tecrübelerin sonucunda üretilmesi gereken sağlık hizmetlerine ancak sınıfsal konumumuz kadar erişebiliyoruz. Sağlık sisteminin yetersizliği işçi ve emekçileri vururken, patronların özel doktorlarıyla, özel hastanelerinde pek çok hastalığı rahat bir şekilde atlattığını unutmamak gerekir.
Durumun vahametini anlamak açısından İtalya’da yaşananlara yakından bakalım: İtalya’da yeterli solunum cihazı olmadığı için kimin ölüp kimin kalacağına karar vermek zorunda kalıyor doktorlar. Bir tarafta belki hiç hasta olmayacağı halde gerekli her türlü sağlık donanımını saklı tutan zenginler, diğer tarafta solunum cihazı yetersizliğinden ölen işçiler, emekçiler. İtalya gelişkin bir kapitalist ülkedir, dahası Avrupa Birliği’nin bir parçasıdır ve Avrupa Birliği içerisinde solunum cihazı üretimiyle ilgili bir sorun olmaması beklenir. Ama durum böyle değil. Kapitalizme ne kadar güvenilebileceğinin güzel bir örneği! Onyıllardır kamu hizmetlerinin içi boşaltıldığı için, kazanılmış haklar bir bir geri alındığı için sağlık altyapısı çöken onlarca ülke var. Aslında son derece basit sağlık sorunlarından bu kadar insanın canını kaybetmesi hiç adil değil!
Koronavirüs salgınına karşı kapitalist sistemin temsilcileri ne öneriyor? Burada da sorunun cevabı sınıfsal konumumuza göre şekilleniyor. Tüm dünyada işçi ve emekçilere “başınızın çaresine kendiniz bakın” denirken, patronlara “bu krizde de arkanızdayız, sizin için kesenin ağzını sonuna kadar açtık” deniyor. Biz işçiler, emekçiler beslenmemize dikkat etmeli, temel temizlik ve hijyen kurallarına uymalı, olabildiğince evlerimizden çıkmamalıymışız! Öte yandan kiralarımızın, faturalarımızın, beslenme giderlerimizin nasıl karşılanacağı belli değil. Geçinmek için çalışmak zorunda olan, gırtlağına kadar borçlandırılan biz işçiler acaba nasıl yerine getireceğiz bu söylenenleri? Burada da bir kez daha kapitalizmin işçi ve emekçiler için gerçek çözümler üretmediğini ve dahası öyle bir derdinin de olmadığını yaşayarak görüyoruz. Üstelik bugün patronlara verilen her kuruş destek bizim vergilerimizle sağlanmaktadır. Onlar krizi atlatsın diye enflasyona, zamlara, vergilere ezdirilecek olan biziz. Yakın tarihimiz bunun çok acı örnekleriyle doludur. Bireysel olarak bu sorunlardan kurtulmamız mümkün değildir. Kardeşlerim, bu acımasız düzende biz işçiler, emekçiler için insan onuruna yaraşır bir hayat yoktur. Ancak bir araya gelip bu çarkı bozuk düzene hayır dersek bir şansımız olabilir.
KURTULUŞ YOK TEK BAŞINA, YA HEP BERABER YA HİÇBİRİMİZ!
link: Bahçelievler’den bir eğitim işçisi, Korona Günlerinde Kapitalizm Manzaraları, 18 Nisan 2020, https://en.marksist.net/node/6892
Kriz Kapitalist İşleyişin Kaçınılmaz Ürünüdür
Ey Kapitalizm! Virüs Sensin, Öldürmek Senin Fıtratında Var!