2019 sonlarına doğru Avustralya kıtasında meydana gelen büyük orman yangını, 2020’nin ilk aylarına kadar sürerek binlerce evi yok edip onlarca insanın, bir milyarı aşkın hayvan, bitki ve canlının ölümüyle sonuçlandı. Büyüklüğü ve sonuçları itibariyle tüm dünyanın gündemine giren bu yangın felâketinin etkisi henüz ortadan kalkmamışken, Türkiye Ocak ayında meydana gelen 6,8 büyüklüğündeki Elazığ depremi ile sarsıldı. Bu doğal afetin üzerinden de henüz iki hafta geçmişti ki, bu kez Van’da 41 kişinin hayatına mal olan iki çığ yaşandı. Takip eden süreçte de burjuva medya tarafından dünyanın sonunun işareti, kıyamet alameti gibi yayınlanan çekirge ve karınca istilası yaşandı. En güncel felâket olan koronavirüs salgını ile beraber tüm bu felâketler zinciri, dünya ve Türkiye işçi sınıfı için 2020 yılı sanki bir korku tüneliymiş gibi etki yarattı. Bazı emekçiler şakayla karışık 2020 yılını lanetli ilan ettiler. İşi espriye vurup “2020’yi ölmeden tamamlayanlara devlet gazi unvanı versin” diyen de var, “hoş gelmedin 2020” diyenler de.
“Nisyan ile malûl” örgütsüz kitleler, yaşananları kolay unutuyor. Medyanın yoğun propagandası karşısında toplumsal duyarlılıkları köreliyor, algıları bozuluyor. İnsanlığın büyük bir kesimi gündelik yaşamın hayhuyu arasında unutuyor, düşünemiyor, hafıza kaybına uğruyor. Oysa tarihi biraz geri sarıp, kapitalizmin 1900’lü yıllardan günümüze dek gelişimini, neden olduğu felâketleri kısaca bir hatırlamak, yaşanan felâketlerin sadece 2020 yılına özgü olmadığını görmemiz, art arda gelen felâketlerin kaynağında neyin yattığını kavramamız açısından faydalı olacaktır.
20. yüzyılın gelişiyle birlikte kapitalizm emperyalizm aşamasına ulaşmıştı. Banka ve sanayi sermayesi birleşerek devasa boyutlara yükseldi ve kapitalizm bir dünya sistemine dönüştü. Bu dönüşüm kapitalist merkezler arasında bitmek bilmeyen rekabeti, daha önce sömürgecilik temelinde paylaşılmış olan toprakların yeniden paylaşılmasını, muazzam büyüklükte iktisadi krizleri, sonucunda da emperyalist savaşları gündeme getirdi.
Kapitalizm 1914-1918 yılları arasında Birinci Dünya Savaşında 10 milyondan fazla insanın can verdiği dünyasal ölçekte bir felâketi yaşattı. Aradan fazla bir zaman geçmeden emperyalistleşmiş kapitalizm ve onun çelişkileri II. Dünya Savaşında (1939-1945) 70 milyon insanın hayatına neden oldu. Bu durum, dünyanın o güne kadar yaşamış olduğu en büyük felâket olarak tarihe geçti. Günümüzde ise diğer ikisinden farklı görünümde, fakat şiddet ve yıkım potansiyeli olarak onları kat kat aşan nitelikteki III. Dünya Savaşının içerisinden geçmekteyiz.
Kapitalist sistemin emperyalist aşaması ile daha da sertleşen kıran kırana rekabet, yaşanan bölgesel ve dünyasal ölçekte savaşların yanı sıra, doğanın ve kaynakların korkunç bir şekilde talan edilmesini, tabiatın dengesinin bozulmasını da beraberinde getirdi. Daha fazla kâr güdüsü; daha fazla toplumsal adaletsizlik, gelir dağılımında makasın giderek açılması, işsizlik ve yoksulluğun korkunç boyutlara tırmanması ile sonuçlandı. Gelinen durumda kapitalizm insanlığa sıklaşan salgın hastalıklar, seller, kasırgalar, yangınlar, deprem gibi felâketlerde katlanarak artan kayıplar, korkunç savaşlar, acılar yaşatmaya devam ediyor.
Kapitalizmin insanlığın başına açtığı felâketlerin nasıl sıklaştığını görmek için Dünya Meteoroloji Örgütünün geçtiğimiz yıl açıkladığı Yıllık Küresel İklim Durumu raporuna bakmak yeterli olacaktır. Bu rapora göre iklim değişikliği nedeniyle meydana gelen doğal afetler 2018 yılında 62 milyon kişiyi etkiledi, 2 milyon kişi de yaşadığı bölgeden göç etmek zorunda kaldı.
Çevre ve hava kirliliği, milyonlarca insanın su ve yiyecek bulamaması, emperyalist savaşlarda katledilmesi ya da yerini yurdunu terk etmek zorunda kalması, küresel iklim değişikliği, büyük orman yangınları, şiddetlenen kasırgalar, depremlerin yol açtığı yıkımlar, virüs salgını; bütün bunlar emperyalizm aşamasındaki köhnemiş kapitalizmin çürüme tezahürleridir. İnsanlığa ve doğaya yıkımdan başka bir şey vaat edemediğinin kanıtıdır. Felâketlere uzak olmak, gelen yeni yılları güven içinde yaşamak kapitalizm altında mümkün değildir. Kurtuluş, kapitalizmin yıkılması için verilen devrimci mücadele ile mümkün olacaktır.
link: Gebze’den bir petrokimya işçisi, Çöküşün Kaynağı 2020 Değil, KAPİTALİZMDİR!, 16 Nisan 2020, https://en.marksist.net/node/6889
Rakamların Diliyle Türkiye İşçi Sınıfı /2
Haydi! Birlikte Kavgaya!