Eğitim konusuyla ilgilenenler bilir, eğitim kitaplarında Maslow adlı eğitimbilimcinin “insan ihtiyaçları piramidi”ne rastlamışızdır. Bu piramitte insanın barınma, beslenme, kendini güvende hissetme gibi ihtiyaçları vardır ilk basamaklarda. En üstte ise kendini topluma kabul ettirmiş mutlu, huzurlu ve sağlıklı bir bireyden bahseder. Hemen hemen insani tüm ihtiyaçlarını elde etmiş bir birey. Bizi ilgilendiren konu ise yoksulların kapitalizm altında bu piramitteki yerinin ne olduğu, ihtiyaçlarının ne kadarını somutta karşılayabiliyor olduğu…
Bununla ilgili olarak Avrupalı ve ABD’li bilimcilerin insan ömrünün uzunluğuyla ilgili araştırmalarına bir göz atalım. Yapılan araştırmalar sonucunda zenginlerin yoksullardan daha uzun ömürlü olduğu ve daha sağlıklı yaşlandığı ortaya çıkmış. Aslında bunun için araştırmaya gerek yok, her birimiz etrafımıza ve kendi yaşamımıza bakarak bunu görebiliriz. Neyse biz araştırmayı esas alalım. Bu araştırmalardan biri, 1991’de 50’li yaşlardaki insanlar arasında yapılmış. Bugün o insanların en zengin kesiminin dörtte üçü hâlâ yaşıyor. En yoksul kesiminin ise yarısından daha azı hayatta. 2016 yılında yapılan bir araştırma sonucunda en zengin yüzde 1’lik dilimde bulunan ABD’li kadınların en yoksul yüzde 1’lik dilimden on yıl daha fazla yaşadığı ortaya konulmuş ve erkekler arasındaki yaş farkının zenginler lehine daha fazla olduğu açıklanmış.
Bir de bu durumu yoksullarla dalga geçer gibi açıklayan bir araştırmaya bakalım. 2004 yılında ABD’de yapılmış bir araştırma. Meğer zenginlerin uzun ömürlü olmalarının sebebi akıllı olmalarından kaynaklanıyormuş! Nasıl beslenmeleri gerektiğini, kendilerine nasıl ihtimam göstermeleri gerektiğini iyi biliyorlarmış. Yoksullara gelince keşke onlar da “zeki” olsalarmış, o zaman nasıl para kazanılması gerektiğini, sigaranın, alkolün, fast-food tüketmenin kendileri için ne kadar zararlı olduğunu bileceklermiş!
Bu son raporda, sefalete itilen yoksul emekçiler akılsızlıkla suçlanıyor. Yoksullar akılsız oldukları için zenginlerden daha kısa ömürlü oluyorlarmış! Yoksulların erken ölmelerinin nedeni hayatta kalabilmek için insanın bedeninin ve ruhunun kaldıramayacağı koşullarda çalıştırılmaları olmasın sakın? Aldıkları ücretle doğru dürüst beslenemeyip sağlıksız konutlarda barınmak zorunda kaldıkları, hastalandıklarında kapsamlı bir sağlık hizmeti alamadıkları için kısa ömürlü olmasınlar? Kapitalizm yarattığı koşullarda, uzadığı söylenen ortalama ömür süresinin yoksulları teğet geçip zenginlere uğraması tesadüf olmasa gerek!
Çalışma ve yaşam koşullarımız nasılsa hayatlarımız da, ortalama ömrümüz de ona göre şekilleniyor. Bedenen ve ruhen kendimizi insan gibi hissedebilmemiz için, yani sağlıklı yaşayabilmek ve sağlıklı yaşlanabilmek için çeşitli olanaklara sahip olmamız gerekiyor. Peki, yoksulun emeğinden ve ömründen çalarak hayatta kalan kapitalistlerin sömürü sisteminde emekçilerin sağlıklı, uzun bir ömür geçirebilmesi ne kadar mümkün?
Kısaca hatırlatmakta fayda var. Neoliberalizm denilen saldırı dalgası 1980’lerde İngiltere’de Thatcher, ABD’de Reagan, Türkiye’de ise Turgut Özal gibi burjuva liderler eliyle uygulamaya sokulmuştu. Bu programın temelinde işçi ve emekçilerin yararlandığı sosyal güvenlik sistemi ve fonlarının, kamu hizmetlerinin yavaş yavaş kesintiye uğratılıp kapitalistlerin hizmetine sunulması vardı. Dünyanın her yerinde kapitalistler bu saldırı programını kesintisiz biçimde uygulamaya soktular. Geçen yıllar içinde sosyal güvenlik sisteminden başlayarak çalışma saatlerine, iş güvencesine kadar kazanılmış bütün haklar adeta yok edildi. İşçi sınıfının yeni kuşakları çok daha vahim şartlar altında çalışmaya yönlendirildi. Geçen bu yıllar boyunca sendikal ve siyasal örgütlülüğü ciddi darbeler alan işçi sınıfı bu saldırı programını durduramadı.
Böyle bir geçmişin devamı olarak bugüne gelirsek, kapitalizmin içinden çıkamadığı krizin faturası, sosyal güvenlik sistemindeki bozulmalar, ücretlerdeki gerileme ve çalışma saatlerindeki uzamalar emekçilerin yaşamında kendini çok daha sert bir biçimde ortaya koyuyor. İşçi sınıfı ve emekçilerin gündelik yaşamında sağlık hizmetine ulaşamaması, iş güvencesi ve kazanımların tırpanlanması, ücretlerin ise dayanılmaz bir şekilde düşmesi sonucunda ortalama yaşam süreleri trajik bir şekilde kısalıyor. İşsizlik ve yoksulluk işçi sınıfının bireylerinin ömründen ömür çalıyor. Kapitalizmin bu vahşi saldırılarına bilimsel kılıf üretmeye çalışan “bilimsel” raporlar, aslında neoliberal saldırıların kesintisiz bir biçimde sürdürüldüğünün kanıtlarıdır.
Gelelim açıklanan bu raporların sonucunda kapitalizm sevicilerin yorumlarına. Kimse heveslenmesin. Zaman tüm zorluklara rağmen alttan alta biriken öfkenin dünyanın pek çok bölgesinde her geçen gün daha belirgin bir biçimde açığa çıktığını gösteriyor. İşçi sınıfı ve yoksul emekçiler örgütlü mücadeleyle hem hak ettikleri yaşama kavuşacak hem de dünyamızı kapitalizmin vahşetinden kurtaracaklardır. Bundan kimsenin şüphesi olmamalıdır. Bilimsel görünümlü gevezelikler birilerini etkilese de son sözü işçi sınıfı söyleyecektir.
link: Pendik’ten bir işçi, Yoksullar Neden Daha Az Yaşar?, 27 Şubat 2020, https://en.marksist.net/node/6847
Almanya’da Nazi Terörü
İran Seçimleri: Rejimin İstikrarı mı, Yeni Krizler mi?