19 Ağustos günü öğleden sonra, Brezilya’nın en büyük şehri olan Sao Paulo’nun üstünde gökyüzü karardı. Yanmakta olan Amazon yağmur ormanlarının külleri kentin üstünü kaplamış ve gündüzü gece yapmıştı. Kararmış gökyüzünün fotoğrafları Twitter’dan yayılmaya başlayınca kısa sürede tüm dünya Amazon ormanlarındaki yangınlara dikkat kesildi.
“Dünyanın akciğerleri” olarak adlandırılan bu ormanlar Temmuz ve Ağustos aylarında çok ciddi boyutlarda yanmaya devam etti ve Bolsonaro hükümeti yangınları önlemek için hiçbir şey yapmadı. Daha önceki yıllarda da bu ormanlarda yangınlar meydana geliyordu ama 2019 yılında felâket boyutundaki yangınlarla dünyanın alarm zilleri çalmaya başladı. Faşist Jair Bolsonaro iktidara geldikten sonra bu orman yangınları çığrından çıkmaya başladı. Bolsonaro daha iktidara gelmeden önce ormanların koruma statüsünü kaldıracağını ifade etmişti. Dünyanın akciğerlerini talan edip yerleşime açmak, biyoyakıt elde etmek için tarlalar açmak ve tıpkı Kaz dağlarında olduğu gibi altın ve çeşitli madenler için yağmalamak hükümetin öncelikli planları arasında yer alıyordu. Ve işbaşına geldikten birkaç ay sonra orman yangınlarında bir patlama yaşanmaya başladı.
Türkiye de dahil olmak üzere, dünyanın birçok yerinde büyük çapta orman yangınları oluyor. Ama Amazon ormanları dünya ikliminin istikrarı açısından vazgeçilemeyecek bir öneme sahip. Dokuz Güney Amerika ülkesine yayılmış durumda olan Amazon ormanlarının %60’ı Brezilya topraklarında yer alıyor. Bu ormanlar yalnızca Brezilya için değil, Güney Amerika’nın tamamı için de nem ve yağış oranlarını dengeleyerek muazzam miktarda su üretiyor. “Uçan nehirler” olarak adlandırılan su buharı yüklü hava kütleleri Brezilya’nın pek çok bölgesine nem taşıyor. Bu dev bulutlardan yağan yağmurlar Bolivya, Paraguay, Arjantin, Uruguay ve Şili’de etkili oluyor. Dolayısıyla yağmur ormanlarının yok edilmesi “uçan nehirler”in ulaştığı mesafelere tesir ederek Güney Amerika’daki birçok ülkede yağışları olumsuz etkileyecektir.
Küresel iklimin istikrarsızlaşmasına yol açan en önemli nedenlerden biri hangi sebeple olursa olsun ormanların yok edilmesidir. Amazon bölgesi ve bu bölgedeki tropik ormanlar 90 ilâ 140 milyar ton karbonu muhafaza ederek küresel iklimin istikrarına büyük katkı sağlıyor. Birleşmiş Milletler’in 2015 verilerine göre dünyada en fazla sera gazı salımına sebep olan on ülkeden biri konumundaki Brezilya, 2030 yılına dek sera gazı salımını 2005 seviyesinin %43 altına indirmeyi taahhüt etmişti. Bu hedefi tutturabilmek için enerji çeşitliliğinde biyoenerjinin payını arttırma ve 12 milyon hektar ek orman yaratma vaadinde bulunarak anlaşmalarla yükümlülük altına girmişti. Ancak faşist Bolsonaro bırakalım yeni ormanlar yaratmayı, var olanı bile talan etme yoluna gidiyor.
Amazon yağmur ormanları, yeryüzündeki yaşayan ya da ölüp fosilleşen tüm biyolojik maddelerin %10’unu da bünyesinde barındırıyor. Amazon bölgesinde varlığını sürdüren pek çok canlı türü, ilaç, gıda ve başka maddelerin üretimi açısından kaynak teşkil ederken, bu biyolojik çeşitliliğin korunması, bölgedeki diğer ekosistemlerin istikrarı açısından da çok önemli. Dünyanın geleceği açısından vazgeçilmez öneme sahip olan ormanlar kapitalistlerin kısa süreli kârları için engel olduğunda varlıkları hemen tehlikeye giriyor ne yazık ki! Amazon ormanlarında bir yıl içinde yangınlar %85 oranında arttı. Brezilya Uzay Araştırmaları Enstitüsü (INPE) sadece Ağustos ayında 30 bin 901 yangının çıktığını duyurdu. Bu sayı 2019 başından bu yana çıkan yangınların neredeyse yarısına denk geliyor. Ağustos ayındaki veriler her bir dakikada beş futbol sahası büyüklüğünde ormanlık alanın yanarak kül olduğu yönündeydi. Faydaları saymakla bitmeyen Amazon ormanlarını faşist Bolsonaro hükümeti burjuvazinin çıkarları için cayır cayır yakmaktan çekinmiyor. Bolsonaro başkanlık seçimlerinden önce Amazonların korunmasının ülke ekonomisinin gelişimine engel olduğunu belirtmiş, hayvan yetiştiriciliği ve soya fasulyesi ekimi için ormanın kullanıma açılacağını vaat etmişti. İktidara gelir gelmez de ilk icraatı çevre koruma ve tarım alanları açmayla ilgili yasalarda değişiklik yapmak oldu. Onun bu tutumu kendilerine daha fazla tarım alanı açmak isteyen büyük toprak sahiplerini, çiftçileri ve yerel suç örgütlerini arazi kapma yarışına soktu ve bu orman yakma çılgınlığına dönüştü adeta. Hatta bazı bölgelerde çiftçiler 9 Ağustosu orman yakma günü olarak ilan ettiler.[1] Ormana zarar veren kişilere verilen cezaların da son on yıldaki en düşük seviyede olması yangınların rekor seviyeye çıkmasını teşvik ediyor doğal olarak!
Bolsonaro hükümeti orman yangınlarında artışın yaşanması için âdeta her türlü ayrıntıyı düşünmüş. Orman yangınları ve ormanın her türlü talanına karşı faaliyet yürütmeye çalışan Brezilya Çevre Kurumu IBAMA’nın başına gelenler birçok şeyi anlatıyor. 2019 Nisanında Bolsonaro, IBAMA’ya ayrılan bütçeyi %24 oranında azalttı. Bu kesintiler sebebiyle IBAMA sabit maliyetlerini karşılayamaz hale gelirken, devriye ve icra işleri yapabileceği kaynaktan yoksun bırakıldı. Daha önce yasadışı kütük kesimi ve diğer ihlaller için kırsalda devriyeye çıkıldığında, askeri polis genellikle güvenliklerini sağlamak için IBAMA ekiplerine eşlik ediyordu. Ancak bu yıl devlet, askeri polis korumasını ortadan kaldırarak onların çalışmalarını daha fazla baltalamış oldu.
Ulusal ve uluslararası birçok sivil toplum kuruluşu, çevre aktivisti ve akademisyen, doğayı talan etme politikaları nedeniyle Bolsonaro’u eleştiriyor. Bolsonaro yaptığı bir açıklamada, Amazon ormanlarında çıkan yangınlara devlet yardımlarını kestiği STK’ların neden olduğunu iddia etti. Faşist hükümet hiçbir şey yapmadığı gibi bir de STK’ları suçluyor. INPE Temmuz ayında ormanlarla ilgili yayınladığı raporlarda geçen yılın aynı dönemine oranla ormanlardaki tahribatta %278 artış olduğunu uydu verileriyle ortaya koyduktan sonra Bolsonaro raporların gerçekçi olmadığını, ülkenin itibarını zedelediğini ve INPE’nin STK’ların hizmetinde çalıştığını ileri sürmüş, Ağustos ayı başında da Enstitünün Başkanı Ricardo Galvao’yu görevden almıştı. Tüm bunlar bize ne kadar da tanıdık geliyor değil mi!
Temmuz-Ağustos aylarında Brezilya’da binlerce kişi, sokaklara çıkarak Bolsonaro’nun yıkıcı çevre politikalarına karşı protestolar düzenledi. Ülkenin büyük kentlerinde toplanan eylemciler, Çevre Bakanı Ricardo Salles’in istifa etmesi yönünde sloganlar attı. Arjantin’de de, Amazonlarda haftalarca devam eden yangınlara müdahale edilmemesini protesto eden gösteriler düzenlendi. Çeşitli sivil toplum örgütleri, çevreci kuruluşlar ve aktivistlerin katılımıyla yüzlerce kişi, Brezilya’nın Buenos Aires Büyükelçiliği önünde toplanarak, “Amazonları kurtarın”, “Bolsonaro gitmeli” gibi sloganlar attı. Benzer talepler ve tepkilerle Avrupa ve dünyanın birçok yerinde de protestolar düzenlendi. Bolsonaro bu tepkileri dikkate almamakta bir müddet ısrar etti.
Avrupalı liderler de Brezilya’da ciddi oranlarda artan orman yangınlarının ardından 23 Ağustosta ticari misillemede bulundular. Almanya’nın ardından Amazon Fonuna[2] en büyük bağışı yapan Norveç de yıllık 30 milyon euroluk desteği askıya aldığını duyurdu. Bolsonaro bu duruma tepki gösterip Almanya ve Norveç’in öncelikle “kendi çevre sorunlarına odaklanması” gerektiğini söyledi. Siyasetçiler hataları konusunda sıkıştırıldıklarında kafaları karıştırmak için birbirlerinin kirli çamaşırlarını ortaya dökerler ya, Bolsonaro da aynı oyunu oynuyor: “Kuzey kutbunda balinaları öldüren Norveç değil mi? Orada petrol araştırması da yapmıyor mu? Alın parayı Angela Merkel’in Almanya’yı yeniden ağaçlandırmasına yardım edin.” Fransa ve İrlanda da yaptıkları resmi açıklamalarla, AB ve Latin Amerika ülkeleri arasındaki Mercosur Serbest Ticaret Anlaşmasına karşı çıkacaklarını duyurdu. Bolsonaro’nun iklim konusunda verdiği taahhütleri yerine getirmesi gerektiğini söyleyen Macron ayrıca, G7 zirvesinde bu konunun ele alınacağını açıklamıştı. Bolsonaro da içerdeki tepkileri manipüle etmek için milliyetçilik silahına sarılmakta gecikmeyip, Twitter’dan Fransa Cumhurbaşkanının bölge ülkelerinin katılımı olmadan Amazon yangınlarını G7 zirvesinde tartıştırma önerisini “21. yüzyıla uygun olmayan sömürgeci zihniyet” olarak niteleyip tepki göstermişti. Bolsonaro sorunu çözmemek için diğer devletlerin tepki ve tehditlerine karşı milliyetçiliği kışkırtarak, içerdeki muhalefeti kendi arkasına almaya çalışıyor. “Amazonlar bizimdir... Biz herkesten daha fazla yağmur ormanlarını koruyoruz. Dünyadaki hiçbir ülke Amazon hakkında ahlâki konuşma hakkına sahip değildir. Siz kendi ekosisteminizi yok ettiniz” veya “Bizim iç sorunumuz sizi ilgilendirmez, Brezilya sömürge değil, egemen ülke” diyerek Erdoğan’dan aşina olduğumuz taktikler izliyor. Böylece hem sorunun odak noktasını değiştirip hem büyük kapitalist devletlere kafa tutarak güçlü görünmeye çalışıyor.
1 milyon civarındaki yerli nüfusu besleyen, binlerce canlı türünü barındıran, dünyamızın bugünü ve geleceği için hayati derecede önem taşıyan Amazon yağmur ormanları yanıyor ama faşist Bolsonaro çevre düşmanı politikalarından vazgeçmiyor, sadece göstermelik küçük adımlar atıyor. Kapitalist çıkarlar, tarım alanlarından gelecek olan kârlar söz konusu olmasa, yakılan ormanların arazileri maden şirketlerine peşkeş çekilmese Bolsonaro için yangınları söndürmek zor olmayacaktı! Ama tüm kapitalistler gibi Bolsonaro da etrafı ulusal çitlerle çevrilmiş doğayı kendi çiftliği gibi görüyor. Dünyanın ekosistemini bu düzeyde etkileyen ormanların kaderinin kapitalist devletleri yöneten siyasetçilerin ve sermaye sınıfının elinde olması sistemin mantıksızlığını ortaya koyuyor. Tüm dünya için ortak olan değerler, kapitalist mülkiyet ve ulus-devlet mantığından dolayı, bir kapitalist devletin umursamazlığına ve açgözlülüğüne terk ediliyor. Ulusal çıkarlar adına, sermaye dünyanın her yerinde doğayı talan ediyor, doğayı ve insanlığı yok oluşa götürüyor. İnsanlığın yaşadığı her sorunda olduğu gibi, dünyadaki iklim değişikliğinin de ancak dünya çapında bir müdahale ile önlenebileceği bir kez daha açığa çıkıyor. Dünya üzerinde etkileri giderek büyüyen tüm sorunlar bize gösteriyor ki insanlığın kaderi ortaktır. Yanı başımızda bir ülkeyi yangın sardığında onun kıvılcımları bizi de tutuşturmaya başlıyor. Peki bundan kurtuluş yok mu? Tabii ki var! Tüm sorunların kaynağı kapitalist sistemdir. İnsanlığın ve doğanın başına bunca bela olan bu sistem, işçi sınıfının örgütlenerek, mücadele için ayağa kalkmasıyla yıkılacaktır.
[1] www.time.com (The Real Reason the Amazon is on fire)
[2] 2008 yılında dünyanın akciğerleri olan ormanları korumak için bağışların toplanması için kurulmuş olan fon.
link: Aylin Dinç, Amazonlar Kapitalistlerin Kârı Uğruna Yanıyor, 14 Eylül 2019, https://en.marksist.net/node/6742
12 Eylül'ü Unutma!
Nikaragua Devrimi ve Sandinizmin Dünü, Bugünü