Hindistan’da faşist Modi başkanlığındaki hükümet “Cammu ve Keşmir” eyaletinin 70 yıldan fazla bir zamandır devam eden özel statüsünü kaldırdı. Bu özel statü, bölgeye bir tür özerklik sağlamaktaydı. 12,5 milyonluk nüfusunun yaklaşık %70’i Müslüman olan bu bölgeye yönelik olarak Yeni Delhi yönetiminin attığı bu adım uzun yıllardır savaş ve gerilimin yaşandığı iki bölgesel nükleer gücü, Hindistan ile Pakistan’ı bir kez daha karşı karşıya getirdi. Modi hükümeti tarafından 5 Ağustosta parlamentoya sunulan “Cammu ve Keşmir’in Yeniden Yapılandırılması Teklifi”, parlamentonun üst kanadı olan Eyaletler Meclisinde ve alt kanadı Halk Meclisinde kabul edildi. Bu değişiklikle birlikte Hindistan anayasasının Cammu ve Keşmir’in özel statüsünü düzenleyen maddesi kaldırılırken, söz konusu bölge Cammu Keşmir Birlik Toprağı ve Ladakh Birlik Toprağı olarak iki idari yapıya ayrıldı. Böylelikle, Cammu ve Keşmir halkının kendi meclisini ve hükümetini oluşturmak, bağımsız anayasaya sahip olmak, yasalar hazırlamak gibi hakları elinden alınarak, bu özerk yönetim Hindistan’ın herhangi bir “birlik toprağına” yani merkezî hükümet tarafından yönetilen idari bölgeye dönüştürülmüş oldu.
Hint yarımadasının İngiliz sömürgeciliğinden kurtulmasıyla bağımsızlığa kavuşan Hindistan ve bu süreçte oluşturulan Pakistan, ihtilaflı bölge olan Keşmir’de hâkimiyet kurmak için pek çok kez savaşmış, yüz binlerce yoksul emekçi çatışmalarda ölmüştü. 1947’den bu yana nüfusunun %90’ı Müslüman olan Keşmir, egemen devletler tarafından beş idari parçaya bölündü. Hindistan bölgenin %45’ini, Pakistan %35’ini ve Çin ise %20’sini kontrol ediyor. Keşmir sorununun “çözümüne” ilişkin alınan BM kararlarına ve uluslararası sözleşmelere uyulması şöyle dursun, bölge tersine çok daha fazla militarize olmuş ve Hindistan ile Pakistan arasında çatışmalar yoğunlaşmıştır. Modi yönetimindeki Hindistan’ın aldığı bu karar, uzun bir zamandır bölgede yaşanan gerilimli sürecin çok daha fazla artacağına işaret ediyor. Şüphesiz Keşmir’de son süreçte yaşanan gelişmeler, dünyanın içinde bulunduğu savaş ve kriz gerçeğinden ayrı düşünülemez. Yürüyen emperyalist paylaşım savaşının Asya ve Pasifik ayağı her geçen gün ısınıp patlamaya hazır hale getirilirken, bu bölgede de milliyetçilik tırmandırılıyor, faşizan uygulamalar artıyor.
Modi yönetiminin Cammu ve Keşmir’in yeniden yapılandırılması teklifi açık ki bölgenin çoğunluğunu oluşturan Müslüman halkı asimile etmeye ve Keşmir’i Hindulaştırmaya yöneliktir. Hindistan anayasasının kaldırılan 370. maddesi Cammu ve Keşmir’in kendi anayasasını yapmasına, kendi bayrağı olmasına, kimi konularda politikalar üretmesine imkân tanıyordu. Merkezî Hindistan yönetimi ise bölgede dışişleri, savunma ve iletişim alanlarında kontrolü elinde tutuyordu. Söz konusu anayasa maddesine sonradan eklenen 35A fıkrası ise Cammu ve Keşmir yönetimine, oturma izni verme, mülk edinme, devlet dairelerinde çalışma, eğitim bursu alma gibi hakları belirleme imkânı veriyordu. Keşmirli Müslümanlara belli haklar tanıyan bu anayasa maddesinin kaldırılması ile birlikte, bölgede köklü bir değişimin de hız kazanacağı görülüyor. Keşmirli olmayanlara da mülk edinme ve sürekli yerleşim hakkı tanınması, bölgenin demografik yapısını tümüyle değiştirmeyi hedeflemektedir. Modi’nin Keşmir’i Hindulaştırma doğrultusunda attığı bu adımlar sorunları daha da büyütecektir. İsrail’in izlediği “yeni yerleşimlerle Filistin topraklarını gasp etme” politikasının bir başka türünü, Hindistan’ın Keşmir’de uygulayacağı görülüyor.
Hindistan Başbakanı Narendra Modi, değişikliğin tarihi önemde olduğunu ve yeni bir dönemin açılacağını ifade ediyor. Alınan bu kararın bölgenin kalkınmasında çok önemli bir işlev göreceği propagandasını yürüten Modi, Cammu ve Keşmir’de istihdamın ve kalkınmanın artacağını, turizmin gelişeceğini, sanayileşmenin hızlanacağını söylüyor. Hindistan ile entegre büyümeden, refah ve huzurun geleceğinden bahseden Modi, büyük bir manipülasyon yürütüyor. Kapitalist sistemin çelişkilerinin bütün çıplaklığıyla yaşandığı Hindistan’da, zenginle yoksul arasındaki gelir uçurumu her geçen gün büyüyor. Milyonlarca yoksul emekçinin açlık çektiği bu coğrafyada Modi’nin büyüme ile kastettiği Hindistan sermaye sınıfının zenginleşmesi olabilir sadece. Hindistan emekçi sınıflarının derinleşen kötü yaşam koşullarının düzelmesi umurlarında değil Modi gibilerin! “Ülkede iki yüz milyon insan açlıkla boğuşuyor. Bir kısmı günde bir öğün yemek yiyebiliyor ama bu öğün belki biraz pirinç belki biraz mercimekten oluşuyor. On milyonlarca insan temiz içme suyuna ulaşamıyor. Her 15 saniyede bir çocuk açlık ve hastalıktan ölüyor. Tıpta ve ilaç sanayiinde müthiş ilerlemeler gösteren dünyanın 7’inci büyük ekonomisi Hindistan, sağlığa erişimde 195 ülke arasında 145’inci sırada bulunuyor. Ve milenyum çağındaki Hindistan’ın egemenleri ortalama yaşam süresi beklentisinin 66’ya çıkmış olmasıyla övünüyor.”[1]
Anayasal değişiklik kararından bir gün önce, Cammu ve Keşmir’de tam anlamıyla sıkıyönetim uygulanmaya başlandı. Sokağa çıkma yasağı ilan edilirken, tutuklamalar ve saldırılar da arttırıldı. Binlerce insanın gözaltında tutulduğu ifade ediliyor. Telekomünikasyon hatlarının kapatılması, iletişim araçlarının sınırlandırılması yüzünden bölgede yaşanan duruma ilişkin sağlıklı bir veri alınamıyor. Bölgede yaşayan insanların aktardığına göre, Cammu ve Keşmir sokaklarında 4 kişinin yan yana gelmesi engelleniyor, protesto gösterileri düzenlemeye izin verilmiyor. Bölge halkı, Hindistan ordusunun adım başı kontrol noktaları koyması, ev baskınları düzenlemesi ve sokağa çıkmayı sınırlandırması yüzünden pek çok sorunla yüz yüze kalıyor. Aileler dışarı çıkamıyor, gıda ve ilaç bulmakta zorlanıyor, çocuklarını okullara göndermeye korkuyorlar. Dünyada asker yoğunluğunun en fazla olduğu yerin Cammu ve Keşmir olduğu ifade ediliyor. Hindistan ordusunun Cammu ve Keşmir bölgesinde 600 binin üzerinde askeri bulunuyor.
72 yıl boyunca sık sık savaş ve çatışmalarla gündeme gelen Keşmir sorunu, Hindistan ve Pakistan’ın karşılıklı yayılmacı eğilimleri ve emperyalist güçlerin bölgeye yönelik politikaları yüzünden çözülemiyor. Her iki ülke de çözümsüzlüğü tetikleyecek biçimde birbirlerine provokatif hamleler yapıyor. Şimdiye dek hazırlanan onlarca BM kararı ve karşılıklı anlaşmalar, kâğıt üzerinde metinler olmaktan öteye geçemedi. Keşmir halkının kendi kaderini tayin etme hakkı BM kararlarında olmasına rağmen, bu hak şimdiye dek uygulanabilmiş değil. Cammu ve Keşmir Hindistan’a bağlı bir tür eyalet yönetimi olarak adlandırılmış olsa da müdahalelerden de kurtulamamıştır. Anayasada birkaç madde ile belirlenmiş özel statü, gerçekte tam bir özerklik olarak hayat bulmamıştır. Cammu ve Keşmir’in sahip olduğu haklar şimdiye dek parça parça elinden alınmıştır. Modi yönetimi altında bu hak gaspları çok daha büyük bir hız kazanmıştır. 2018 Haziranında Cammu ve Keşmir eyaletinin başbakanı kimi gerekçelerle istifa etmişti. Sonrasında ise hükümet kurulamadı ve Hindistan oluşan hükümet boşluğunu fırsata çevirerek Cammu ve Keşmir’de “merkezî yönetim” ilan etti. Merkezî yönetimin ilanının ardından Hindistan, eyalet idaresini yeni bir hükümet kurulana kadar atadığı valiye devretti. Keşmirlilerin seçtiği yöneticilerin yetkileri kaldırıldı ve Cammu ve Keşmir’e asker takviyesi yapılarak bölge tekrar çatışmalı sürecin içine çekildi. Pek çok yere operasyonlar düzenlendi, onlarca kişi öldürüldü. Yapılan protesto gösterileri sert bir biçimde bastırıldı, askerlerin kitlelere ateş etmesi sonucunda pek çok sivil yaşamını yitirdi.
Cammu ve Keşmir’de suikastlar, bombalı eylemler ve çatışmalar Şubat ayında artmaya başladı. Hindistan ile Pakistan arasında 1971 yılında gerçekleşen üçüncü savaştan sonra bir yenisinin ateşini fitilleyecek gelişmeler yaşandı. Cammu ve Keşmir’de son 30 yılın en büyük bombalı eylemi olarak ifade edilen saldırıda 44 Hint askeri öldürülmüş, 20 asker de yaralanmıştı. Saldırıyı Ceyşi Muhammet (JeM) örgütünün üstlenmesinin ardından Hindistan ile Pakistan arasında karşılıklı saldırılar düzenlendi.[2]
Bugün yaşanan krizden Hindistan kadar İmran Han liderliğindeki Pakistan da sorumludur. Demografik yapının Müslüman ağırlıkta olmasını gerekçe göstererek Keşmir’in bütününde hak iddia eden Pakistan, bölgede pek çok silahlı örgütle doğrudan bağı olan, gerektiğinde silahlı eylemler düzenleten bir pozisyonda. Bölgede yaşanan gerilimi kendi çıkarına göre kullanan Pakistan, yoksulluktan kırılan halkın tepkisini milliyetçilik, ümmetçilik propagandalarıyla bastırmaya çalışıyor.
Dünyadaki siyasi manzara ve kitlelerde oluşan hoşnutsuzluk nedeniyle egemen burjuva devletlerin kendi geleceklerini korumaya yönelik adımlar attığını görüyoruz. Pek çok ülkede yükselen otoriterleşme eğilimini, Hindistan ve Pakistan yönetiminde de görüyoruz. Faşist bir paramiliter örgütlenme geleneği içinden gelen Narendra Modi, Hindistan’ın yoksul emekçi kitlelerini milliyetçilik propagandasıyla zehirliyor. “Modi bugün okul kitaplarını değiştirerek Hindu milliyetçiliğini güçlendirmeye çalışıyor. Müslümanlara ve diğer etnik gruplara karşı nefreti körüklüyor. Bangladeş’ten gelen Hinduları mülteci olarak kabul ederken Müslümanları yasadışı ilan ediyor ve Rohingya halkını sınırdan içeri almıyor. Bengal’i Hindulaştırmaya çalışıyor. Batı kültürünün halkı yozlaştırdığını iddia ederek muhafazakârlığı kutsuyor. Eğitimde, politikada alt kastlar için konulan kotaları kaldırmak istiyor. Paramiliter grupları besliyor. Aydın, kadın, komünist, işçi düşmanlığı yapıyor.”[3] Milliyetçiliği yükseltmek için Keşmir sorununu da kullanan Modi, 2014 yılından beri iktidar koltuğundan bu fikirlerini topluma yedirmeye çalışıyor.
Modi yönetimi 2019 seçimlerine de aynı yöntemi kullanarak hazırlandı. Seçim süreci boyunca militarist söylemleri ve Hindu milliyetçiliğini körükledi. Cammu ve Keşmir’in özel statüsünü kaldırma vaadiyle kitlelerden oy isteyen Modi, tek başına iktidar olmayı başardı. Modi yönetimine göre Cammu ve Keşmir’in özel statülü yapısı, Hindistan’ın bütünlüklü gelişimi önünde engel oluşturuyormuş, “Büyük Hindistan” olmak için Cammu ve Keşmir’in Yeni Delhi merkezî yönetiminin tam kontrolünde ilerlemesi ve diğer bölgeler gibi birlik toprağı olması gerekiyormuş. Modi’ye göre atılan bu adımla, Cammu ve Keşmir’de silahlı terör eylemlerinin önüne geçilecek ve bölgeye zenginlik, huzur gelecek. “Tek millet tek anayasa” özlemine daha da yaklaştıklarını belirten Modi, tüm Hindistanlıların bundan mutluluk duymaları gerektiğini ileri sürdü. Modi’ye göre Hindistan artık ayağına bağlanan zincirlerden kurtuluyor. Modi, Hindistan’ın bağımsızlığının 72. yılı kutlamalarında bunları söylerken, tam da o esnada Cammu ve Keşmir’de devlet terörü estiriliyordu. Bölgedeki muhalif siyasiler ev hapsinde tutuluyor, Hindistan’ın muhalif siyasetçilerinin bölgeye girmelerine izin verilmiyor ve gazetecilerin buraya gitmesi engelleniyordu.
Hindistan’ın yaptığı anayasa değişikliğine dünyadan yüksek perdeden bir itiraz da gelmedi. Pakistan Çin üzerinden BM’yi harekete geçirmeye çalışsa da istediği düzeyde bir destek alamadı. BM sözcüsü, ilişkilerin “diyalog” yoluyla çözülmesine vurgu yaparak 1972 yılında Hindistan ile Pakistan arasında yapılan Simla Anlaşması çerçevesinde normalleşmenin hayata geçirilmesi gerektiğini ifade etti. 50 yıl aradan sonra Keşmir gündemi ile ilgili toplantısını yapan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinden Çin ile Pakistan’ın yaptığı eleştirilere karşın bir sonuç çıkmadı.
Sistem krizinin ve emperyalist savaşın yayılan niteliği, bölgeyi ateş çemberinin içine alarak kaos yaratıyor. Bölgedeki gelişmeler de, emperyalist güçlerin yönelimlerine göre gelişim gösteriyor. “Bölgedeki çatışma dinamiklerinin güçlenmesinin temel nedenlerinden biri, ekonomik, siyasi ve askeri gücü geçmişle kıyaslanmayacak kadar artan Çin’in ABD açısından dizginlenmesi zorunlu hale gelen bir rakip olarak sivrilmesidir. ABD, Afganistan işgaliyle birlikte doğrudan girdiği bir bölgede Pakistan gibi birlikte iş gördüğü bir gücün Çin’in nüfuz alanı haline gelmesinden fazlasıyla rahatsızdır. Pakistan nicedir Çin’in sadece en büyük silah alıcısı değil aynı zamanda önemli bir ticaret ortağı haline gelmiştir ve Çin emperyalizminin Kuşak ve Yol Projesinin temel ayaklarından biridir ... Dış borçlarını çevirmek için acil kaynağa ihtiyaç duyan Pakistan, Çin’den on milyarlarca dolarlık borç alarak ona göbekten bağlı bir konuma gelmiştir. Pakistan’ın Çin’le bu ölçüde yakınlaşmasından rahatsız olan ABD, Hindistan üzerinden Pakistan’ı zayıflatmaya ve Pakistan-Çin Ekonomik Koridorunu kırmaya çalışmaktadır. Çin Pakistan’ı Hindistan’a karşı denge unsuru olarak kullanırken, ABD de Hindistan’ı Çin’i dengeleyecek bir güç olarak görmektedir.”[4]
Kapitalist sistem her geçen gün dünyada gerilimleri ve istikrarsızlığı büyütüyor. Düzen her yerde çelişkileri derinleştiriyor. Kapitalistler kendi çıkarları için her yolu deneyerek işçi ve emekçilerin yaşamını alt üst ediyor. Yoksul emekçi kitleler birbirine düşman ediliyor. Adına yeryüzündeki cennet denen Keşmir, egemen burjuva devletler yüzünden yeryüzünde cehennemi yaşıyor. Her sorunda olduğu gibi kapitalistlerin Keşmir sorununu da emekçilerin çıkarlarına göre “çözmek” gibi bir derdi yoktur. Egemenlerin on yıllardır kangren haline getirdiği bu sorunlar, ancak tüm bölge işçi ve emekçilerinin, onları bölen egemenlerden bağımsız, kendi sınıf çıkarları doğrultusunda bir mücadeleye girişmeleriyle gerçek çözüm yoluna girebilir.
[1] Ezgi Şanlı, Hindistan İşçi Sınıfının Ayak Sesleri, Şubat 2019, marksist.com
[2] İlkay Meriç, Hindistan-Pakistan Gerilimi ve Emperyalist Hegemonya Kavgası, Mart 2019, marksist.com
[3] Ezgi Şanlı, agm
[4] İlkay Meriç, agm
link: Mikail Azad, Keşmir’de Gerilim Tırmanıyor, 7 Eylül 2019, https://en.marksist.net/node/6739
Hong Kong’da Protestolar Devam Ediyor
Ticaret Savaşları: Sonlanıyor mu, Sonlanır mı?