Şiir öyle bir şeydir ki, bazen bir sevdayı, bazen bir acıyı bazen de umudu dile getirir. Bazen de kıtaların ötesinde bir sınıf kardeşimize sunulmuş mücadele ve dayanışma armağanıdır. İşte Nâzım Ustanın “Korku” şiiri de kıtalar ötesindeki sınıf kardeşi, mücadele arkadaşı Robeson için yazdığı bir armağan, ümitten korkan zalimlere, egemen sınıfa karşı ise meydan okumadır.
Paul Leroy Robeson 1898 yılında Amerika’da doğmuş siyahî bir atlet, müzisyen, oyuncu, yazar ve sosyalisttir. Renginden dolayı okul yıllarından başlayarak ölümüne dek pek çok zorluk yaşamıştır. Kendi müzik grubunu kuran Robeson, Ku Klux Klan tarafından tehditler almaya başlamıştır. Sonrasında müziği bırakıp oyunculuğa dönmüştür.
Bize türkülerimizi söyletmiyorlar Robson
Kartal kanatlı kanaryam
İnci dişli zenci kardeşim
Türkülerimizi söyletmiyorlar bize.
Ama Robeson müziği bıraksa da mücadele etmeyi bırakmamıştır. İnsan hakları, yoksullukla mücadele, ırkçılık gibi konularda birçok konferans vermiştir. Nâzım Hikmet’le birlikte Dünya Barış Konseyi ödülünü paylaşmıştır. ABD’de başlatılan “cadı avı” onu da vurmuştur. Truman komisyonunda Amerikan Komünist Partisi üyesi olduğunu açıkladığı için yurtdışına çıkışı yasaklanmıştır.
Korkuyorlar Robson
Şafaktan korkuyorlar,
Görmekten, duymaktan, dokunmaktan korkuyorlar
Yağmurda çırılçıplak yıkanır gibi ağlamaktan
Sımsıkı bir ayvayı dişler gibi gülmekten korkuyorlar
Sevmekten korkuyorlar, bizim Ferhad gibi sevmekten
4 Eylül 1949 tarihinde New York’un Prekskill bölgesinde şarkıcılığa veda konseri sırasında Ku Klux Klan saldırısında linç edilmekten son anda kurtarılır. Bu saldırının hemen sonrasında Ekim 1949’da Nâzım Hikmet, Bursa Cezaevinde mahpusluk yattığı vakit Robeson için “Korku” şiirini yazar.
Tohumdan ve topraktan korkuyorlar
akan sudan ve hatırlamaktan korkuyorlar
ne iskonto, ne komisyon, ne vade isteyen bir dost eli
sıcak bir kuş gibi gelip konmamış ki avuçlarının içine
Ümitten korkuyorlar Robson, ümitten korkuyorlar, ümitten,
Korkuyorlar kartal kanatlı kanaryam
türkülerimizden korkuyorlar Robson.
Paul Robeson, Nâzım Hikmet’in şiirinde dile getirdiği sıcak dost elini uzatır, onun “balık tuttuk yiyen ölür/ elimize değen ölür/ bu gemi bir kara tabut/ lumbarından giren ölür” şiiri ile birlikte dört şiirini besteleyerek serbest bırakılması için dünya çapında kampanya başlatır.
Nâzım Hikmet de Paul Robeson da yaşadıkları tüm zorluklara, baskılara, hapisliklere rağmen mücadeleye olan inançlarını hiç kaybetmediler. En zor anlarda bile ümitlerini yitirmediler. Onların ümit dolu dik duruşları egemenlere her zaman korku salmıştır.
Farklı kıtalarda farklı dillerde
Aynı sevdaya yoğrulan kalemleri,
Aynı kavgaya atan yürekleri,
Mesafe tanımaksızın bir araya getirdi ellerini.
Korkuyu bırak artık,
Düşün Robeson’u, düşün Nâzım Hikmet’i,
Büyüt umudu, haydi uzat ellerini.
link: Tuzla’dan bir işçi, “Türkülerimizden Korkuyorlar Robson”, 3 Ağustos 2018, https://en.marksist.net/node/6454
Faşizmi Durduracak Kum Taneleri
Bu Dünyaya Marx Geldi! /4