2008 yılında küresel kriz ABD’de patlak vermiş ve tüm dünyayı etkisi altına almıştı. Birçok banka iflas bayrağını çekmişti. Bir kısmının imdadına devlet yetişmişti. Böylece bazısı bir şekilde yollarına devam edebilmişlerdi. İşsizlik giderek artmış bunun yanında yoksul ile zengin arasındaki makas daha da açılmıştı. Aradan on yıl geçti. Daha iyi şeyler vereceğini iddia eden kapitalizm, şu günlerde 2008’e benzer sonuçlar veriyor. Brookings Enstitüsü adlı kuruluşun yaptığı çalışmalar ve paylaştığı veriler, bu tabloyu hiç de iyiye yoramayacağımızı gösteriyor.
Her ne kadar Brooking Enstitüsü verileri 2008 ABD’sindeki işsizlik oranının son on yıl içerisinde düştüğünü gösterse de, yeterli gıdaya ulaşamayanların oranı için aynı şeyi söylemek mümkün değil. Görece işsizliğin azaldığı bir dönemde normal koşullarda buna paralel olarak gıdaya erişimin, yeterli beslenmenin, sağlıklı bir yaşamın mümkün olması, bunların daha iyiye gitmesi beklenir. Fakat kapitalizm altında çalışırken aç kalmak ve sağlığından olmak artık neredeyse kaçınılmaz. Mevcut kaynakları herkese yetecek üretim yapmak için yeniden yapılandırmak mümkünken kapitalizm bunu yapmıyor aksine mevcut durumu daha da geriye çekiyor. Zenginle yoksul arasındaki uçurumu derinleştiriyor. Gıda güvensizliği olarak belirtilen yeterli gıdaya erişememenin çocuklarda yetişkinlere oranla daha fazla olduğu görülüyor. 2008 krizi öncesi %11,1 olan gıda güvensizliği oranı 2016 yılında %12,3 seviyesine çıkmış. 12,9 milyon çocuk gıda güvensizliği olan hanelerde yaşıyor. 12,9 milyon çocuk, çocukların anneleri, babaları, varsa ağabeyleri, ablaları yeterli gıdaya erişemiyorlar, yani açlar. İşsizlik azalmış olmasına rağmen gıda güvensizliğinin bu seviyelerde olması çalışanların aldıkları ücretin en temel ihtiyaçlarını bile artık karşılamadığını gösteriyor. Sermayedarların ise daha fazla zenginleştiğine şahit oluyoruz.
Brookings Enstitüsü verilerinde birçok eyalette gıda güvenliği oranının çok düşük olduğunu görmekteyiz. Gıda güvenliği oranlarının sadece Colorado ve Güney Carolina olmak üzere iki eyalette kriz öncesine göre daha iyi durumda olduğu göze çarpıyor. Diğer eyaletlerdeyse tablo daha gerilerde. Süper güç, silahlanmada en ön sıralarda yer alan, dünyanın dört bir köşesinde iş yürüten, “hayaller ülkesi” ABD ve aç insanların ABD’si. İşte gerçek bu! Bu durum sadece ABD’ye has değil. 23 ülkede bu oranın bariz bir şekilde artmış olması dikkat çekicidir. Yeterli gıdaya ulaşılmadığı durumda beslenme şekli bozulmaya başlar. Vücudun direnci düşer ve mikroorganizmalar savunmasız kalan vücutta kolaylıkla yer edinmeye başlarlar. Sonra çocuk ölümleri, gelişememe ve türlü hastalıklar, acılar…
Bir tarafta artan bilimsel çalışmalar, üretimde yeni teknolojilerin kullanılması, Endüstri 4.0 çalışmaları ve daha birçok olanak, diğer tarafta en temel ihtiyaçlara, gıdaya erişilemeyen bir işleyiş içinde hayata tutunmaya çalışmaktayız. Bir yanda uzaya araba gönderenler, diğer yanda araba üretenlerin yoksulluk içerisinde debelenmesi gerçeği. Her ne kadar krizlerin geride kaldığını iddia etmiş olsalar da, içinden geçtiğimiz günler koşullarımıza ayna tutarak tüm gerçeği gösteriyor. Kapitalizmin yoksulluğu, açlığı, işsizliği büyüttüğü gözler önündedir. Teknolojik gelişmeler emeğin üretkenliğini arttırsa da işçinin lehine değil aleyhine işliyor. Makinelerin işçilerin çalışma saatlerini kısaltması beklenirken, bu düzende sermayedar için işçiden “kurtulmanın” yolunu açıyor. Açlığın, işsizliğin son bulduğu, insanların insan gibi yaşayabildiği, daha iyi bir yaşam bulma umuduyla yollara düşmediği bir dünya için mücadele etmekten başka bir seçeneğimiz yok.
link: Pendik’ten bir işçi, “Rüyalar Ülkesi”nde Milyonlar Aç!, 25 Temmuz 2018, https://en.marksist.net/node/6448
Kadın Cinayetlerinin Suç Ortağı: Burjuva Medya
Türkiye’de Sansürün “Kaldırılışının” 110. Yıldönümü!