Yalova’nın merkezinde bir ay önce bir kafe açıldı. Bu kafe “cezaevi konsepti” ile inşa edilmiş. İşletme sahibi her şeyi en ince ayrıntısına kadar düşünmüş. Binanın asansörünü sabıka duvarına, odaları hücre evine çevirmiş, menüdeki kahvelerin isimlerini bile konsepte uygun hale getirmiş. Kafenin ismi oluşturulurken de Türkçe karşılığı “tutuklama” olan Almanca “Haft” kelimesi kullanılmış. Garsonlar cezaevinde gardiyan ve mahkûmların giydiği kıyafetlerle hizmet veriyorlar. Kafeye gelen müşteriler de turuncu mahkûm kıyafeti giyerek kahvelerini yudumluyorlar. Görünen o ki kafeye en çok da gençler ilgi gösteriyor. Gençler ellerinde kahveler, parmaklıkların ardında turuncu tulumlarla fotoğraf çektirip sosyal medyada paylaşıyorlar. Tabii bu yoğun ilgi üzerine işletme sahibi daha bir ay içinde büyüdüklerini söyleyerek, ilk franchisingi Bursa Görüklü’ye vermiş. Daha da büyümeyi ve yurtdışında da hizmet vermeyi amaçlayan işletmeci şunları da dile getiriyor: “Bu markamız, özgürlüklerimizin her gün giderek kısıtlandığı, hayallerimizin küçüldüğü, fikirlerimizin zihinlerimize hapsolmak zorunda kaldığı bir dünyada doğdu. Amacımız, cinsiyet ayrımı yapmadan, özgürlük arayan herkes için yeni bir kaçış noktası olmak. Bizim için en büyük özgürlük, istediğin an bir fincan kahve eşliğinde sevdiklerinle vakit geçirebilmektir.” İşletme sahibi para kazanma hırsını bu şekilde topluma kabullendirmek istiyor.
İşte kapitalizmin özgürlük arayan gençlere sunduğu şey: Cezaevi şeklinde bir “kaçış noktası”! Özgürlük mü arıyorsun, onun için mücadele etme, bir kaçış noktası bul ve kendini oraya hapset! Sosyal medyada paylaştıkları video ve fotoğraflarda gençlerin ellerinde tespihler, sırtlarında tek tip elbiselerin olduğu görüntülerle karşılaşıyoruz. Gençler “hapishanede kendimizi özgür hissediyoruz, burada stres atıyoruz” diyorlar. Hücreye giren ve röportaj veren bir genç ise “buradan hemen çıkmak istiyorum” diyerek kendini kötü hissettiğini dile getiriyor, arkadaşları ise “Allah kurtarsın kardeşim” diyerek sözde şakalaşıyorlar. Böylelikle cezaevi manzaraları gençlerin gözünde olağanlaşıyor. Demir parmaklıklar, hücreler, işkenceler, idamlar, tek tip kıyafet…
Türkiye’de tutuklu sayısı her yıl artıyor. 2018 yılında yeni hapishaneler açmayı planlayan hükümet mahkûmların hapishanelere sığmadığını dile getiriyor. OHAL koşullarında yaşadığımız bu dönemde tabiri caizse “ses çıkaran” herkes hapsi boyluyor. Böyle bir dönemde gençlerin “kaçış” arayıp bu kafeye gitmelerine lüzum yok aslında. “Hiç hapse girmeyenlerin bu deneyimi mutlaka yaşaması gerek” diyenlerin örneğin “barış” mesajlarını sosyal medya hesaplarından paylaşmaları yeterlidir bu “deneyimi” yaşamaları için!
Kapitalizm çürüyor, kendisiyle birlikte toplumu da çürütüyor. Akıl dışılık sınır tanımıyor. Tabii bu çürümeden gençler de nasibini alıyor. İşsizlik, pompalanan bireycilik, rekabet, bugün gençliği çıkışsızlığa sürüklemiş, ruhsal bozukluklara neden olmuş, gençleri anti-depresanların, uyuşturucuların batağına itmiştir. Gençleri her an kaçmayı bekleyen bir av gibi pençesinde tutan egemenler, parmaklıklar ardında yaşamayı bile özgürlük olarak algılayan bir nesil yetiştirmeye çalışıyorlar. Ama bizler gerçeklerin farkındayız. Gözlerimizi kör eden egemenlerin ağına düşmeyeceğiz. Her dönemde insanlığın ışıksız yolunu aydınlatan, doğru yolu gösteren devrimcilerin yürüdükleri yoldan yürümek istiyoruz. Bu uğurda yüreklerimizi ortaya koyuyor, işçi sınıfının gençleri olarak nihai özgürlüğe kavuşacağımıza inanıyoruz!
link: Avcılar’dan bir sağlık işçisi, Haft Coffee Hizmete Başladı!, 22 Şubat 2018, https://en.marksist.net/node/6228
Madenlerin Özelleştirilmesinde Gerçek Niyetler
Genetik ve Robotikteki Gelişmeler: Nereye?