“Yalın yalın anlat öykümüzü
geleceğin insanlarına,
yerimizi alacaklara anlat
nasıl cesurduk kavgada”
Tarihte bazı yaşam öyküleri vardır ki, tanıklık ettiği yılların yanı sıra, insanlığın umutlarını, acılarını, mücadeleyi ve gelecek güzel günlere olan inancını da anlatır. Nikola Vaptsarov’un soylu bir davaya adanmış yaşamı bunun güzel örneklerinden biridir.
Vaptsarov, Osmanlı egemenliğindeki Makedon Bulgarlarının bağımsızlığı için savaşan bir grubun öncüsü olan babanın ve dokuma işçisi bir annenin çocuğu olarak, 1909’da, Pirin Dağının eteğindeki Bansko kasabasında dünyaya gelir. Bulgar Komünist Partisinin (BKP) Bansko bölgesi kurucularından olan öğretmeni Nikola Golev, Vaptsarov’un komünist fikirlerle ve partiyle tanışmasını sağlayan kişi olur. Ayrıca bir partizan olan ve bir süre aynı kasabada yaşayan Doktor Mayler de, gençliğe adım attığı ilk yıllarda Vaptsarov üzerinde etkili olan isimlerden biridir.
Edebiyata ilgisi genç yaşlarda başlar Vaptsarov’un. Liseyi bitirince Sofya’da edebiyat fakültesinde okumak ister. Ancak, ailesinin ekonomik durumu buna müsaade etmez. Babasının ısrarı ile deniz-makine okuluna giderek oradan mezun olur. 1932 yılında makine teknisyeni olarak diplomasını alır.
Vaptsarov, makine teknisyeni olarak çalıştığı fabrikada illegal olarak faaliyet yürüten BKP ile irtibata geçer ve kısa zamanda partiye üye olur. Vaptsarov, ağır çalışma koşullarına rağmen hem parti çalışmalarını sürdürür hem de şiir yazar. Şiirleri yavaş yavaş duyulmaya başlar. Yaşadığı zorlukların üstesinden gelmesine yardımcı olan eşi Boyka ile de tanışmasına şiirleri vesile olacaktır. Nikola ve Boyka’nın yaşam koşulları oldukça zor olmasına karşın, tüm bu zorluklar birbirlerine duydukları sevgiyi yıpratamaz. Oturdukları ev, bir oda bir mutfaktan oluşan bir fabrika evidir. Evde bir divan, bir masa, bir iki sandalye vardır. Bunlar da zaten eve ait eşyalardır. Eve giren kısıtlı miktardaki para, yemek ve kitap için harcanır. Tüm kısıtlı olanaklara rağmen Vaptsarov fabrikada işten vakit bulduğu zamanlarda şiir dışında kültürel çalışmalar da yapar. Amatör bir tiyatro topluluğu da kurar. O dönemde yazdığı bir piyes, Bulgaristan’ın ilk işçi piyesi sayılır. Bu piyesin kahramanları işçilerdir. Hatta bu yapıt otobiyografik sayılabilir. Oyundaki mühendis genç bir heykeltıraştır. Bu mühendis Vaptsarov’un kişiliğine çok benzer. Genç mühendis de eşitlikçi bir toplum düzeni için savaşır. Tıpkı Vaptsarov gibi gerekirse hayatını davası için feda edecektir. Vaptsarov, sanatı işçi sınıfının mücadelesi için kullanması bakımından önemli bir rol üstlenmiştir. Gerek yazdığı piyes ile gerekse şiirleriyle işçi sınıfının mücadelesini ilerletmeyi hedefler.
Ancak Bulgaristan’da da faşizmin ayak sesleri duyulmaya başlar. Faşist rejimin baskıları sonucu işten atılır. Faşist rejim Vaptsarov ailesini açlıkla terbiye etmek ister! Vaptsarov, komünist işçi kimliği nedeniyle uzunca bir süre iş bulamaz. Bu süre zarfında küçük çocukları hastalanır ve üç gün içinde ölür. Vaptsarov ve eşinin çocuklarını defnetmeye yetecek kadar bile parası yoktur. Çocuklarını ancak dostlarından aldıkları yardımla defnedebilirler. Vaptsarov, yaşadığı tüm zorluklara, baskılara ve acılara rağmen umutsuzluğa ve karamsarlığa kapılmaz, mücadeleye ve geleceğe olan inancını şiirlerine yansıtmaya devam eder.
Vaptsarov, Bulgar şiirine ilk kez işçilerin sınıfsal psikolojisini yansıtmıştı. Komünist bir işçi şair olarak o, işçi sınıfının koşullarını, istemlerini, mücadelesini şiirlerine yansıtır. Onun şiirinin lirik kahramanı komünist işçidir. “Fabrika”, “Fabrikada Kazanacağız”, “Anı” gibi şiirlerinde yalnızca emekçilerin mutsuz, bedbaht hayatları güçlü ve gerçekçi bir dille verilmekle kalmaz, onların görkemli gücü, yeni bir dünyanın kurucusu olacaklarına ilişkin inancı, iyimserliği de anlatılır.
Vaptsarov için şiir, diğer mücadelelerin yanı sıra, düşmanın amansız saldırılarına karşı bir direnme aracıydı. 1941 yılında “Hayır, şimdi şiirin zamanı değil” başlıklı bir şiir yazarak, şiirin kavganın içinde ve duygular üzerinden kitleleri harekete geçirebilen araçlardan biri olduğunu bir kez daha göstermiş oldu.
1942 yılında Nikola Vaptsarov tutuklanır. 19 Temmuzda karar okunur ve 12 kişi ile birlikte ölüme mahkûm edilir. Kurşuna dizileceklerdir. Son gün eşi Boyka onu çok kısa da olsa üç kez görebilir. Üç dakika süren ilk görüşmesinde Nikola onu zor durumda bıraktığı için özür diler. O zamanlar yasa gereği komünist mahkûmlar hükümete yarım milyon leva borçlanıyorlardı. Bu yasa komünistlerin akrabalarını yıldırmak içindi. Boyka’nın Vaptsarov ile son görüşmesi beş dakika sürer. Görüşmelerin sonunda Vaptsarov Boyka’nın elini sıkar ve bir kâğıt parçası bırakır. Boyka dışarı çıktığında bakar, kâğıtta o gün yazdığı ve Vaptsarov’un hayatını özetlediği iki ünlü şiiri yazılıdır. Biri soylu bir davaya bağlılığını anlatan “Kavga Amansız ve Katı”, diğeri ise eşi için yazdığı “Veda” şiiridir.
Nikola Vaptsarov, 23 Temmuz 1942’de faşist rejim tarafından kurşuna dizildi. O ve beş yoldaşı, idam mangası önünde, yürüttüğü özgürlük mücadelesi neticesinde Osmanlı egemenleri tarafından kurşuna dizilmiş olan Hristo Botev’in, “Özgürlük Uğruna Düşen Ölmez!” şarkısını söylediler.
Vaptsarov, “Aydın Ateşçi” şiirinde “ekmek ve özgürlük kavgasında/onurla öleceğim/bir işçiye yakışırcasına” demiş ve yaşamının son anına dek tutkuyla kavgasını sürdürmüş, faşist zulme boyun eğmemiştir.
Vaptsarov’un eşinden son isteği şiirlerinin basılmasıydı. Ancak faşist rejim koşulları altında bu pek mümkün değildi. Vaptsarov Boyka’dan cenaze yemeklerini (Bulgar geleneklerinde ölümden sonra mezara yemek götürülüyordu) hapishanedeki yoldaşlarına götürmesini ister. Boyka, Vaptsarov’un son şiirlerini hapishaneye götürdüğü yemeklerin arasına koyarak, hapishanedeki yoldaşlarına ulaştırır. Böylece faşist rejime rağmen şiirler kısa zamanda bütün Sofya’da yaygınlaşır.
Vaptsarov, tüm yaşamıyla, katledildiği ana kadar devrimci sanatçının nasıl mücadele vermesi gerektiğini göstermiştir. Yaşamının son anına kadar asla teslim olmamış, mücadelesini sürdürmüştür.
link: Pendik’ten bir kadın işçi , Ekmek ve Özgürlük Kavgasının Devrimci Şairi Vaptsarov, 12 Ekim 2017, https://en.marksist.net/node/5942
Vergilendirmenin Ekonomi Politiği
İdlib Macerası: Türkiye Halklarına Yeni Acılar