CHP milletvekili Gamze Akkuş İlgezdi’nin “Ceza İnfaz Kurumlarındaki Öğrenci Mahkûmlar”a ilişkin soru önergesine Adalet Bakanlığı, “2016 yılı sonu itibariyle Ceza İnfaz Kurumlarında lise ve dengi okullar ile ön lisans ve lisans programlarına kayıtlı toplam 36 bin 33 hükümlü ve tutuklu, açıköğretim programlarına kayıtlı ise 33 bin 263 hükümlü ve tutuklu bulunuyor” yanıtını verdi. Bakanlığın verilerine göre 2013 yılının Mayıs ayında 2776 olan tutuklu ve hükümlü öğrenci sayısı, 2016 yılı sonu itibariyle 69 bin 301’e çıkarak 25 kat arttı. “Bakanlık kayıtlarında veri olmadığı” gerekçesiyle paylaşılmayan kayıt dondurarak eğitimleri kısıtlanan öğrenci sayısı ise bilinmiyor. Adalet Bakanlığı’nın cezaevlerindeki toplam hükümlü ve tutuklu sayısına ilişkin başka bir soru önergesine verdiği yanıta göre ise 2016 yılı sonunda 197 bin 297 olan tutuklu ve hükümlü sayısı 15 Haziran 2017 tarihi itibariyle 85 bin 105’i tutuklu, 139 bin 773’ü hükümlü olmak üzere 224 bin 878 kişiye ulaştı. Açıköğretim programlarındaki mahpusları öğrenci kategorisinin dışına çıkardığımız ve 2017 yılı boyunca tutuklanan öğrencileri bu sayıya eklemediğimiz durumda bile, yaklaşık 35 bin sayısıyla, neredeyse her altı mahpustan birinin öğrenci olduğunu görüyoruz! Bu sayının azımsanmayacak bir bölümünü ise AKP’nin tedrisatından geçip “itaatkâr, kanaatkâr ve kindar” bir nesil olmayı reddeden tutsak öğrenciler oluşturuyor. Devletin geleneklerine en iyi şekilde sahip çıkan AKP, bir sindirme aracı olan cezaevleriyle tarihin en yüksek sayısına ulaşarak gençlik üzerindeki baskısını üst noktaya ulaştırmış bulunuyor.
Totaliter rejimin inşa çalışması hız kesmeden devam ederken toplumun her alanı olağandışı vakalara sahne oluyor. Burjuvazinin meşrebinin su yüzüne çıktığı olağanüstü hal koşulları, toplumun her kesimini teğet geçmeksizin derinden etkiliyor. OHAL uygulamaları en çok da toplumun aynası olan cezaevlerinde yansımasını buluyor. Kendi iktidarı boyunca işçi sınıfına yönelik saldırılarda rekor üstüne rekor kıran AKP hükümeti, OHAL sürecinde de performansına ivme kazandırarak yeni rekorlara imza atıyor. Cezaevleri kapasitesini aşıp taşıyor, kimi infaz kurumlarında 7 kişilik koğuşlarda 40 kişi kalıyor. 220 bini aşkın tutuklu ve hükümlüden 22 bini kapasite fazlası! Bir yanda tahtlarına kuruldukları saraylar inşa ederlerken, öte yanda bir telaşla zindan üstüne zindan inşa ediyorlar. Bakanlık verilerine göre Türkiye’deki 381 cezaevinin 139’u son 10 yılda, 38’i ise geçen yıl kuruldu.
Tutuklu gazeteci, akademisyen, yazar, milletvekili sayısıyla bir rekor daha kırıp “koltuklarımızı kabartan” iktidar, tutuklu ve hükümlü öğrenci sayısı ile de listenin ilk sıralarında yerini alıyor. Cezaevleri tutsak öğrenciler için yaşanan her türlü hak gaspıyla birlikte eğitim haklarının da elinden alındığı alanlar haline geliyor. Zor koşullarda eğitimlerine devam etmek isteyen öğrenciler birçok engelle karşılaştıkları için okuldan atılmalara varan haksızlıklara uğruyor. Tutsak oldukları için kayıtlarını yenileyememeleri, devam zorunluluğu olan derslere katılamadıkları ve mazeretli sayılmadıkları için dersi geçememeleri, eğitim kurumu ile farklı bir ilde tutuldukları için sınavlara girememeleri, aynı ilde olsa bile araç temin edilmemesi, aracın temin edildiği durumlarda ise temin edilen ringin ücretli olması yaşanan engellerden yalnızca birkaçı. Uzun tutukluluk süreleri ise mahpus öğrenciler için ayrı bir mağduriyet haline geliyor.
OHAL’le birlikte çıkarılan KHK’lar cezaevlerinde yaşamı gittikçe zorlaştıracak değişimlere yol açarken tutsak öğrenciler için bu durum bir kat daha arttı. 677 sayılı KHK ile “terör örgütü üyeliği veya bu örgütlerin faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlar sebebiyle tutuklu veya hükümlü” olanların merkezi ve örgün eğitim sınavlarına girmeleri engellendi. Böylece yaklaşık 50 bin mahpusun öğrenim hakkı elinden alındı. Düzenlemenin tutuklu ve hükümlü ayırt edilmeksizin uygulanması burjuva hukukun temel ilkelerinin dahi ayaklar altına alındığını gösteriyor. Cezaevlerindeki tutuklu mahpusların oranından da anlayacağımız gibi tutuksuz yargılama esası çiğneniyor, suçu kesinleşene kadar hiç kimsenin hükümlü sıfatıyla değerlendirilmeyeceğini ifade eden masumiyet karinesi uygulama alanını yitiriyor.
AKP ve Erdoğan, totaliter iktidarını kurma yolunda koşar adımlarla ilerlerken önüne çıkıp takılacağı bütün taşları ortadan kaldırmak istiyor. Bu saikle hareket eden AKP, OHAL’in bütün nimetlerinden faydalanıp tahammül edemediği her bir unsuru ihraç ederek, sürgün ederek, cezaevlerine koyarak, açlığa mahkûm ederek, yeri geldiğinde katlederek yolundan temizliyor. Öte yandan kendine biat eden, sorup sorgulamayan, alıklaşmış bir nesil yetiştirme kaygısıyla toplumu yeniden dizayn ediyor. Bunun için de çelişkiler ortasında yetişen gençliği ne dışarda ne içerde rahat bırakıyor. Yeni rejim ihtiyaç duyduğu gençliği yetiştirmek için bilimdışı bir müfredatı hayata geçirirken, buna karşı duranları da cezaevlerine koyarak gençlik üzerinde tam bir tahakküm kurmaya çalışıyor. Ancak bu düzen altında, işçi sınıfının gençliği ne kadar bastırılırsa bastırılsın, çelişkiler buharlaşıp yok olamaz. Burjuvazinin gerici yuvaları haline gelen okullar da cezaevlerinin her geçen gün yükselen duvarları da gerçekleri hapsedemez. İşçi sınıfının gençliği, tutsak edilen geleceğini geri almayı mücadelenin okulunda öğrenecektir.
link: Suna Akaltan, Eğitim de Tutsak: Cezaevinde 69 Bin Öğrenci!, 4 Ekim 2017, https://en.marksist.net/node/5926
Referandum, Musul-Kerkük, Türkmenler ve Bitmeyen Yalanlar
TEOG’un Kaldırılmasının Altından İmam-Hatipler Çıkıyor