Uzunca bir zamandır dünyamızı sarmalayan bir savaşlar zincirinin içinde yaşıyor insanlık. SSCB’nin yıkılışının ardından Balkanlar’da başlayan savaşla birlikte Üçüncü Dünya Savaşının fitili ateşlenmiş oldu. Bu coğrafyada kardeşçe yaşayan halklar emperyalist güçlerce birbirlerine düşman hale getirildiler. Bu zamana kadar kardeşçe yaşayan halklar artık kardeş katili olmaya başlamışlardı. Bunun sonucunda binlerce yoksul emekçi insan katledildi ve on binlercesi yaşadıkları topraklardan göç etmek zorunda kaldı. Ama gittikleri topraklarda da pek misafirperverce karşılanmadılar. Balkanlar’da başlatılan bu savaşlar zinciri yıllar içinde genişlemeye, bütün dünyayı içine almaya başladı. Afganistan, Pakistan, Lübnan, Libya, pek çok Afrika ülkesi ve en son noktada ABD’nin Irak işgaliyle başlayan ve şimdilerde neredeyse tüm Ortadoğu’yu içine alan emperyalist savaş devam etmekte.
Emperyalist hiyerarşinin tepesinde bulunan devletler bu savaşlarda baş aktör olup bütün pastayı kendi çıkarlarına göre pay etmeye çalışırken, bölgesel güç olmak isteyen devletler de boş durmuyor. Kendi paylarını büyütmeye çalışıyorlar. Uzun yıllar önce başlayan ve uzunca bir zaman daha devam edeceği gözüken bu savaş şehirleri altüst edip enkaza çevirirken, şehirlerde yaşayan insanların on binlercesini enkazların altına gömüyor, milyonlarcasını aç, sakat ve yersiz-yurtsuz bırakıyor. Bu savaşlarda insanlar ölülerini gömemeden ve acılarını yaşayamadan göç yollarına düşmek zorunda kalmış ve kalmaya da devam ediyor. Çağımızda büyük bir insanlık dramı yaşanmakta. Peki, insanlık nerede? Bugün Ortadoğu’yu kan gölüne çeviren savaşın getirdiği tarifi mümkün olmayan acılar yaşanırken insanlık ne yapıyor?
Bir zamanlar medeniyetin beşiği olan Ortadoğu, ölümlerin, acıların, açlığın, göç yollarının beşiği olurken, bulunduğu topraklarda kendileri gibi yaşayan, kendileri gibi işçilik yapan kardeşleri bunca acıyı yaşarken insanlık ne yapıyor? Bugün insanlar kandırılıyorlar. Devletin bütün imkânları kullanılarak televizyonlarla, gazetelerle beyinlerinin içine girilerek kandırılıyorlar. Egemenler, milliyetçilikle, yabancı düşmanlığıyla, iç düşmanlar-dış düşmanlar yalanıyla yoksul işçi-emekçileri arkalarına yedekliyorlar. Yaşanan dramları insanların gözünden kaçırıyor ve algılarını yönetiyorlar. Savaşların yarattığı en büyük sorunlardan biri, savaşın cenderesinden kurtulmak için yeni umutlara yelken açan insanların yaşamının denizlerin karanlık sularında son bulmasıdır. Mültecilerse tel örgülere mahkûm ediliyor, bir şekilde kendilerini attıkları ülkelerde iş cinayetleri, tecavüzler, tacizler ve düşmanlıklara maruz kalıyor.
Mültecilere duyulan düşmanlığın en büyük sebepleri kışkırtılan milliyetçilik ve patronların kâr hırsıdır. Egemenler sermayelerini büyütmek uğruna düşmanlıkları körüklüyor, savaş çıkarıyor, insan kanıyla besleniyorlar. Onlar için bu yaptıkları normal, çünkü onlar sistemlerini ve iktidarlarını ayakta tutmak için insanlığa bu acıları yaşatıyorlar. Onların var olma yöntemi bu!
Kapitalizm yaşadıkça bu dünya savaşlar dünyası olmaya devam edecek. Asıl sorun işçilerin, emekçilerin buna rıza gösterip göstermeyeceğidir. Bazen insan düşünmekten alıkoyamıyor kendini; acaba savaş mağdurları değil de insanlık mı mülteci? Savaşın, ölümlerin, kanın, gözyaşının, felâketlerin içinde canlarını zor kurtaran, topraklarını terk etmek zorunda kalan bu insanlar değil de egemenler tarafından milliyetçilikle, düşmanlıkla zehirlenen insanlık mı mülteci yoksa? Bu kötülüklerle savaşmanın bir yolu yok mu? Elbette var. Kapitalizmi yenmenin tek yolu işçi sınıfının örgütlenmesinden geçiyor. Bunca acıyı insanlığa yaşatan savaşların, krizlerin, sömürünün nedeni, adına kapitalizm denilen sermaye düzenidir. Bu düzen yıkılmadıkça insanlık acılardan arınamaz. Bu düzeni yıkıp yerine savaşların, sınırların, sömürünün, şiddetin ve sınıfların olmadığı, insanların kardeşçe yaşadığı bir düzen kurmak mümkün, bunu yapacak tek güç de dünya işçi sınıfıdır. O zaman örgütlenelim, insanlığı kurtaralım.
link: Esenyurt’tan bir işçi, Yeni Dünya ve Göçmen Olan İnsanlık, 7 Eylül 2017, https://en.marksist.net/node/5851
“Süper Güç” ABD ve Harvey Kasırgası
HDP’li Vekillerin Vicdan ve Adalet Nöbeti AYM Önünde