Ne kadar da kolay öldürülebiliyoruz. İstedikleri gibi öldürülüyor, istedikleri gibi yargılanabiliyoruz. Birlikte sevindiğimiz, birlikte üzüldüğümüz, dostça vakit geçirdiğimiz, mücadele için haykırdığımız her ev, her alan bizim için suç mahalli olabiliyor. Suçumuz belli ki çok fazla… Sorgusuz sualsiz öldürülüşümüze sebeptir saltanatlarının geleceğini tehlikeye atmamız.
Bazen bir gece yarısı basılır evimiz, henüz akşam konuştuklarımızın tadındayızdır oysa. Ben Dilek Doğan. “Yanlışlıkla” namludan çıkan bir kurşun bedenimde bir yer buluyor ve sonra etrafımda kopan bir çığlık. Henüz 25 yaşındayım, kara yüzlülerin, evimizi basanların soğuk seslerini işitiyorum. “Yanlışlıkla” diyor kara yüzlülerden biri, yanlışlıkla elim tetiğe gitti ve olan oldu. Neydi şiarım ve neydi korktukları, bir gece yarısı evimde ailemle bir aradayken, eşimden dostumdan aniden kopartılmama sebep olan neydi? Benden önce de haksızlıklara karşı göğüs germiş nice yaşıtım, nice mücadele arkadaşım, dünyadaki pisliğe karşı temiz kalmaya çalışan ve kendisiyle birlikte yaşadığı dünyayı da temiz tutmaya çalışan, hiç karşılaşmamış olsak da yol arkadaşlarım, siz de şahit oldunuz buna.
Ali İsmail Korkmaz, Medeni Yıldırım, Berkin Elvan ve bizim gibi daha niceleri… Daha iyi bir dünya için verdikleri kavgada katledildiler. Savunurken güzelliği, yeşertmeye çalışırken sevgiyi; sevgisiz büyüyenler, güzelliği yok etmek için çalışan egemenlerin tetikçileri tarafından kopartıldılar bu hayattan. Onlar ki emekçi halkın mücadeleci gençlerine tahammül edemeyen, her tarafa nefret kusan birer kan emici. Kimisi öldürme sebebine herhangi bir bahane uydurma gereği bile duymadı. Kimisi ise o çok kullandıkları bahaneye, “kuvvetli şüphe”ye dayandırmıştı o “kamu görevi”ni. Ve “eliniz rahat olsun, siz yargılanmaktan hiç korkmayın” diyenler tarafından “yargılanmışlardı”. Sonuç malûmunuz: Başka birini öldürmek üzere serbest bırakılanlar, birkaç ay “içerde” tutulanlar… Kimisinin nefreti ve korkusu o denli büyük ki, o gençlerin öldürülmüş olmaları rahatlatmıyordu içlerini. Zırhlı araçların arkasına bağlayarak sürüklemişlerdi o gencecik bedenini Hacı Lokman Birlik’in. Korktukça daha çok üzerimize geliyor ve daha da saldırganlaşıyorlar. Hangisini söylemeli ki öfkemizin derinliğini kavratmaya, yüreklere saldıklarını düşündükleri korkunun aslında başkaldırmanın birer tohumu olduğunu göstermeye.
En son yine “kuvvetli şüphe”ye dayandırdılar vahşetlerini. Fakat sonra 8 kare fotoğrafla ortaya çıktı gerçek. Diyarbakır’da baharı sevinçle karşılamak, coşkulu bir şekilde Newroz’u kutlamak istemişti Kemal Kurkut. Diyarbakır meydanında “Vurulmuşum hiç sorgusuz, yargısız” diyen Ahmed Arif onun cellâtlarını, hayınları, nasıl da dünden anlatmış. Diyarbakır’da Demirci Kawa’nın çocuklarından Kurkut’u katleden Dehak’ın soydaşlarıydı. Nasıl ki o zaman başınızı ezip zulmün egemenliğine son verme yolunda adım atmışlarsa, bugün de o yolda kararlı bir şekilde yürümeye devam ediyoruz. Emekçi sınıfın çocukları, işçi sınıfının devrimci gençliği olarak katlettiğiniz her bir canımızın hesabını bu bezirgân saltanatınıza son vererek soracağız.
Daha güzel bir yaşam uğruna verdiğimiz mücadelede hayatının baharında nice insanımız katledildi. Katlettikçe yılgınlığa kapılmamızı bekleyen burjuvazi, yanılıyorsun. Geride kalanlarımızda daha da büyük bir öfke biriktirdin. Ve biriktirdikçe kavgamızda daha da bileniyoruz. İşçi sınıfının devrimci gençliği yaptıklarınızı unutmayacak ve unutturmayacak. Ta ki “o” güne kadar.
link: Tuzla’dan bir öğrenci, Unutmayacağız ve Unutturmayacağız!, 25 Nisan 2017, https://en.marksist.net/node/5617
Venezuela ve Burjuva Solun Çıkmazı
2017 Fransa Cumhurbaşkanlığı Seçimleri