Kürk hayvanlarının nasıl öldürüldüklerini biliyor muydunuz? Bu soruya “bir kurşunla canları alındıktan sonra derileri soyuluyor” diyorsanız, önce aşağıdaki internet adresine bakın ve sonra “kapitalizme hoş geldiniz” sözlerimi hatırlayın. Kürk giyilmemesi yönünde uyarı amacı taşıyan bu internet adresini[1] açıp baktığınızda dehşete düşebilirsiniz. Bir burjuvanın kimi zaman dargın olduğu karısıyla barışmak kimi zamansa metresini sevindirmek için aldığı kürkün değerinin artması için, bu hayvanların derilerinin delinmemesi, yani kurşunla öldürülmemeleri gerekir. Hayvanlar videoda gösterildiği gibi arka ayaklarından tutulup, yere birkaç kere vurularak bayıltılırlar. Yerde baygın bir şekilde yatan hayvanın, insan olmaktan çıkarılmış biri tarafından önce keskin bir bıçakla arka ayakları kesilir. Kesilen yerdeki deri bacaklardan aşağı doğru yüzüldüğünde hayvan kendine gelip acı içinde çırpınmaya başlar. Bacaklarından çengele asılan hayvanın çırpınmalarına aldırış edilmeden deri, kafaya doğru yüzülmeye başlanır. 3-4 dakikada hayvanın tüm derisi kafadan çıkarılacak şekilde çekiştirile çekiştirile çıkarılır. Videoda, hayvanın canlı canlı derisini soyanlardan birinin elinde sigara var. O kadar rahat ki, hayvanın can çekişmeleri umurunda bile değil.
Hayvandan geriye, kasap vitrininde asılı olarak gördüğümüz cinsten bir et ve kemik yığını kalır, ama arada bir fark var: Buradaki et yığını hala canlıdır ve çektiği acıdan, başına gelenlerden kimi sorumlu tutacağını bilmeden titreyerek ölümü beklemektedir. Videoda tüm derisi kafasından zorla çekiştirilip çıkarıldıktan sonra ölümünü kolaylaştırmak için son bir bıçak darbesi bile vurulmadan diğer yüzülmüş yığınların üzerine fırlatılan bir su samuru, atıldığı yerde bir süre acıyla titriyor ve can çekişerek ölümü bekliyor.
Buna benzer görüntülerin ve farklı kürk hayvanlarının aynı yöntemlerle canlı canlı yüzüldüğünü gösteren video 15 dakika kadar sürüyor. Görüntüler hafızalardan silinecek gibi değil, insanın yüreğinin dayanacağı türden değil. Video görüntüsünün olduğu karenin sağ ve solunda, bu hayvanlardan yapılmış kürkleri giymiş, başka bir gezegene aitmiş gibi duran iki manken var. Film bu iki resmin ortasında oynuyor ve o kadar özendirilen bu nesnelerin ne şekilde elde edildiğinden bir kesit gösteriyor. Ve “buna rağmen alıp giyecek misiniz?” mesajı veriliyor.
Filmi seyrettiğim süre boyunca, hayvanın yaşadığı acıyı etimde, kemiğimde hissettim... Bunun tek sebebi o hayvanların yaşadıkları acıyı seyretmek değildi elbet. Onları seyrederken, hayvanlara yapılan bu eziyetin de yaşadığımız dünyanın gerçeklerinden asla ayrı olmadığını düşündüm. Çünkü yaşadığımız dünyada insanların insan olmaktan nasıl çıkarıldığını, para hırsıyla nasıl da bir başkasının canını yakabildiklerini, paradan başka hiçbir şeye nasıl değer vermediklerini görüyorum. Kimse bu dünyaya cani ruhlu olarak gelmiyor, herkes birer masum bebek olarak geliyor. Bu sistem insanları canileştiriyor ve tabii ki, bu sistemi sorgulamayanları, ondan rahatsızlık duymayanları, “bu rezillikler hep böyle mi devam edecek” demeyenleri, “çocuğuma böyle bir dünya bırakmak istemiyorum” diye düşünmeyenleri daha kolay rezilleştiriyor.
Eğer biz bu dünyadan rahatsız değilsek, çevremizdeki tüm pislikleri göremiyorsak, daha doğrusu görmek istemiyorsak, pislik olmaktan kendimizi nasıl kurtarabiliriz? Eğer sadece para için hayvanları acımasızca öldüren, canlı canlı derisini yüzenlere lanet edip hayvansever kesiliyorsak, yeterince güvenlik önlemi alınmadığı için fabrikasında iş kazası geçirip, elini kolunu kaybeden işçiye karşı vurdumduymaz tavırlar içinde olan, işçinin kendi hatası olduğunu ileri süren patrona canımız sıkılmıyorsa, işçilerin sırtından asalak gibi geçinmek isteyenlerden tiksinmiyorsak, bu dünyanın pisliklerine karşı “gücümün yettiği kadar, yapabildiğim kadar mücadele edeyim” diyenleri küçümsüyorsak, bu görüntülerden de rahatsız olmanın hiçbir kıymeti yok!
Hiçbir şey yapmayanlarla kıyaslandığında hayvanseverlerin de çevrecilerin de mücadeleleri hiç küçümsenmemeli. Ama eğer bunlar sorunun sistem sorunundan ayrı tutularak çözülebileceği yanılsamasını yaratıyorlarsa, onlara “gölge etme başka ihsan istemem” denmeli. Hayvanseverler yukarıda sözünü ettiğim video görüntülerini “kürk giymeyin, bakın giydiğiniz kürkler ne bedellerle sizin sırtınıza geliyor” mesajını veriyorlar, ama yanlış adrese başvuruyorlar. Çünkü bu vicdan muhasebesini yapmak kürkleri giyenlerden, yani burjuvalardan asla beklenmemesi gereken bir tutumdur.
Biz işçi sınıfının kadınlarının kürklerle işimiz yok. Ama bu durumun ortaya çıkmasında bir sorumluluk payımız var. Birileri (tabii ki biz işçiler) giyecek giysi bulamazken, birilerinin salt gösteriş yapmak için on binlerce dolarlık kürkler giyebildiği bir sistemin varlığına boyun eğdiğimiz, bu sistemin ortadan kalkması için kılımızı kıpırdatmadığımız, kölelik koşullarımıza razı olduğumuz için biz de suçluyuz. Kimse “ben masumum” demesin, bu uğurda mücadele etmeyen hiç kimse masum değildir.
Kapitalizm Öldürüyor! Kapitalizmi Öldürelim!
link: İstanbul’dan MT okuru bir eğitim emekçisi, Kapitalizme Hoş Geldiniz!, 18 Haziran 2005, https://en.marksist.net/node/526
Sivas’ta Yakılanlar Anıldı
Sivas Katliamının Sorumlusu Kapitalist Devlettir!