Yirmi birinci yüzyılın ilk çeyreği ve içinden geçtiğimiz bu yıllarda, kapitalizmin tarihsel krizi ve yeni bir emperyalist savaş içinde olan dünyamızda insanlık yıkımlara ve kıyımlara uğruyor. Teknoloji ve üretim gelişiyor ve büyüyor. Fakat emperyalizm çağında olan kapitalist sistemin derinleşen krizi, gelişen büyüyen teknolojiye ve üretime rağmen insanoğlunu açlık, yoksulluk ve savaşlarla kıyımlardan geçiriyor.
İnsanlık ne yazık ki ilk kez bir dünya savaşıyla karşı karşıya değil. Kapitalist sistem emperyalizm aşamasının başlangıcı olan yirminci yüzyıl başlarında, yani bundan 100 yıl önce, birinci paylaşım savaşını başlatmıştı. Bu açıdan her iki asır da benzerlik gösteriyor. Fakat şu an için bazı ayrımları da özellikle belirtmekte fayda var.
Yirminci yüzyılın başları, savaşın yanı sıra işçi sınıfı hareketinin de güçlü olduğu, devrimlerin gerçekleştiği bir dönemdi. Şüphesiz büyük yıkımlar, savaş koşulları kitlelerin isyanlarına, devrimci durumlara zemin hazırlar. Milyonlarca insanın hayatını kaybetmesine, büyük acıların yaşanmasına sebep olan emperyalist savaş, ebette ki bir sonuç doğuracaktı. Fakat sonucun nasıl şekilleneceğini belirleyen, zaferin ya da yenilginin belirleyicisi, nihai olarak öznel faktördür. Lenin’in de dediği gibi “kritik an geldiğinde tarihe yön verecek olan önderliktir”.
Sınıfımızın tarihinde devrimci liderlerin rolü, devrimlerin gelişiminde ya da gerileyişinde belirleyici olmuştur. Özellikle o dönemde yaşamış olan ve büyük roller üstlenen Lenin’in, Rosa ve Karl Liebknecht’in, Mustafa Suphi ve yoldaşlarının dört yıl içinde (1919-1924) peşpeşe ölmeleri gidişat üzerinde doğrudan etkili olmuştur. Lenin de, Rosalar da, Suphi ve yoldaşları da Marksizmin ışığında, dünya devrimini savunan ve bu uğurda canlarını ortaya koyan devrimci önderlerdir. Onlar bizim örnek alarak mücadelemizde yaşattığımız devrimci önderlerimizdir.
Teori ve pratiği ile işçi sınıfının tarihsel önderlerinden biri olan Lenin, Bolşevik Partinin ve Komünist Enternasyonalin kurucusudur. Bugün dahi hâlâ tartışılan konulara dair devrimci teorileri güncelliğini koruyarak bizlere yol göstermeye devam ediyor. Devrimci tutkusuyla kurduğu Bolşevik Parti sayesinde sınıfımızın büyük zaferi gerçekleşti. Diğer taraftan bütün dünyanın gözünün üstünde olduğu Alman devrimi için canları pahasına mücadele eden Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht... Özellikle 2. Enternasyonalin önderliğini üstlenen fakat burjuvaziyle işbirliği yapan Alman Sosyal Demokrat Partisi ile savaş halindeydiler. Kitlelere bu yozlaşmışlığı göstermeye çalışırken yazdıkları yazıları bugün de önemini sürdürüyor. Almanya’da devrimci sınıf mücadelesinin sembolleri haline gelen Rosa ve Liebknecht’in katledilmesi üzerine Alman devrimi başsız kaldı ve yenildi. Bunun sonucu aslında dünya devriminin yenilgisi oldu. Mustafa Suphi ve yoldaşlarının katli ise Sovyet Rusya’nın yanı başındaki topraklarda, savaşlardan dolayı yorgun ve umut arayan Anadolu halkını doğrudan etkiledi. Mustafa Suphi ve yoldaşları devrim dalgasını Anadolu’ya taşımak istemişlerdi. Fakat kirli hesaplar güden Kemalist burjuvazi, Suphi ve yoldaşlarını Karadeniz’in karanlık sularında boğdurtarak katletti. Böylece devrim dalgasının Anadolu’da kabarmasının önüne geçilmiş oldu.
Sınıfımızın en çetin kavga dönemlerinde kilit roller üstlenmiş ve sosyalizm bayrağını en yükseklere taşımış devrimci önderlerimize sahip çıkmanın ve onların yapmaya çalıştığı şeyi, uluslararası anlamda devrimci partinin inşasını yani Enternasyonali kurmanın önemini unutmamalıyız. Marksizmin özü olan Enternasyonal, dünya işçi sınıfının kurtuluşudur. İşte şu an içinde olduğumuz dönem ve koşulları hesaba katarak, devrimci önderlerimizin hayatlarını adadıkları dünya proleter devrimi için var gücümüzle mücadele etmek zorundayız. Emperyalist savaşa son verip, sosyalizm bayrağını yükseltecek olan bizleriz. Bunun içindir ki Lenin’in, Rosa’nın, Liebknecht’in ve Onbeşlerin mücadelesi bizim geleneğimiz olmalıdır. Soğuk ve sancılı mücadele dönemlerinde onların yaktığı meşale hem yolumuzu aydınlatmalı hem de kavgamızda yüreğimizdeki ateşi daha da alazlandırmalıdır.
Ölmediler onlar, ölmezler ki
Bu yadsınmaz gerçeği bilmedi satılmışlar
Onlar bir atardamardı halkların yüreğinde
Gecelerde yıldız yıldız tutuşan
Unutma söz etmek yok gözyaşlarından
Yaylar şimdi daha güçle gerildi
Yarın adına göğüs göğüs kuşandık gecede
Gecede en yenilmez güç bizde gönendi
Ölüler koştular ordu ordu dağlardan
Ölüler ansızın içimizde dirildi.
(Perulu şair Luis Nieto)
link: Marksist Tutumcu bir öğrenci, Gecede Tutuşan Yıldızdı Onlar, 29 Ocak 2016, https://en.marksist.net/node/4876
Faşist Tırmanışa Karşı Mücadeleye!
Barzani’nin Bağımsızlık Çıkışları Neyin İşareti?