26 Mart Cumartesi günü Konak Meydanında yapılan basın açıklamasıyla, Milli Eğitim Bakanlığının, psikolojik danışma ve rehberlik birimlerini RAM (Rehberlik Araştırma Merkezi) bünyesinde toplama çalışması kınandı. Ege ve Dokuz Eylül psikolojik danışmanlık ve rehberlik (PDR) öğrencilerinin eğitim emekçilerinin de desteğini alarak yaptığı basın açıklamasına yaklaşık 80 kişi katıldı. Basın açıklaması sonrası öğretmen evinde toplanan öğrenci ve emekçiler İzmir psikolojik danışma ve rehberlik platformunun ilk tohumlarını atmış oldular. Platform üniversitelerde ve diğer alanlarda yapacağı çalışmalarla merkezi eylemi oluşturacak yerel örgütlülüğü sağlamayı amaçlıyor.
Bilindiği üzere Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, 15 Şubat 2005 tarihinde Mecliste yaptığı konuşmada, okullardaki psikolojik danışman kadrolarının Rehberlik Araştırma Merkezlerine alınacağını açıklamıştı. Eğitim-Sen’in tepkisi üzerine şimdilik beklemeye alınan planın önümüzdeki günlerde tekrar gündeme gelmesi bekleniyor. Bu yeni sisteme göre Rehberlik Araştırma Merkezlerine bağlı bir PDR elemanı birden fazla okulda görev alabilecek ve gezici öğretmen statüsünde yer alacak. Okul ortamından uzak kalacak rehberlik danışmanları, dolayısıyla sorunun bulunduğu ortamdan da uzak kalacaktır. Süreklilikten ve gözlemden yoksun bu çalışma, rehberlik öğretmenlerinin sorunu çözecek olan koşulları tanımasını engelleyecektir. Tüm bunları göz önüne aldığımızda rehberlik servislerinin okullardan uzaklaştırılıp bölgesel merkezlerde toplanması yerine olabildiğince yaygınlaştırılıp hizmetin alanlara taşınması gerekmektedir.
Yaşadıklarımızdan ders çıkaralım…
AKP hükümetinin bu süreçte emekçi sınıfa karşı yaptığı saldırılarını göz önüne getirip Marksistçe analizini yaptığımızda, bu hükümetin toplumu aldatma ve emekçileri uyutma yönündeki taktiklerini görmek çok zor olmayacaktır. Konumuz gereği bunlardan sadece bir kaçına değineceğiz.
Bazı konularda düzen güçlerinin değişik kanatlarının basıncına maruz kalan AKP hükümeti, bu gibi durumlarda önce toplumun nabzını yokluyor, verilen reaksiyona göre de özü aynı şekli farklı bir biçimde tekrar önümüze koyuyor. Önümüzdeki süreçte eğer okullardaki rehberlik kadroları Rehberlik Araştırma Merkezleri çatısı altında toplanırsa, bu merkezlerin yerel yönetimlere devirle birlikte okulların ve öğrencilerin parayla yararlanabilecekleri kurumlara dönüştürülmesi bizi şaşırtmamalı. Zira öğrenciyseniz verilen burjuva eğitimde psikolojinizin bozulacağını hesaba katarak şimdiden para biriktirmeye başlayınız.
Bir diğer husus ise sınıf mücadelesinin dibe vurduğu bu dönemde AKP hükümetinin bundan faydalanarak emekçi kitleleri uyutmaktaki meziyetidir. Bakanlığın RAM’larla ilgili düşüncesini şimdilik yürürlüğe sokmamasının nedeni, Eğitim-Sen’in konuyla ilgili bakanlığa yollamış olduğu yazıdan çok, eğitim emekçilerinin uyku moduna geçmesini beklemektir. Zira okulların tatile girdiği ve eğitim emekçilerinin bir arada bulunmadığı yaz aylarında sistemin sessiz sedasız yürürlüğe sokulması muhtemeldir.
Üzerinde önemle durmamız gereken önemli bir nokta daha bulunmaktadır ki, o da burjuvazinin toplumsal meselelerde kitlelerdeki bilinci bulandırarak nasıl bir yanılsamaya yol açtığıdır. Aklı imanı para olan burjuvazi bir yandan devletinin baskı araçlarını (ordu, polis vs.) sürekli güçlendirirken bir yandan da sosyal hizmetleri devletinin elinden çıkararak harcamalarını azaltıp yeni bir rant ortamı yaratmak istiyor. Burjuvazinin tüm bunları yaparken küçük de olsa toplumun bir kesiminin desteğini almadan yapması düşünülemez. İktidarın sırrı da burada yatar zaten; egemen sınıf kendi çıkarlarını tüm toplumun çıkarı gibi göstermezse egemenlik vasfını yitirmeye mahkûmdur. Son senelerdeki özelleştirme furyasını dikkatle inceleyecek olursak burjuvazi devletine artık yük olarak gördüğü ve yeni bir rant kapısı aralayacağı düşüncesiyle açık arttırmaya çıkardığı kurumlarının ya zarara uğramasını sağlamakta ya da bunu beceremediği (SEKA ve Petkim gibi kurumlarda olduğu gibi) ölçüde demagoji yaparak kitlelerde yapılanın doğru bir şey olduğu yanılgısını oluşturmaktadır. Başbakanın ortalama 800 milyon alan SEKA işçilerinin 2 milyara yakın para aldığı şeklindeki “yaratıcı” söylemi bunun bir ifadesidir. Bir yanılgıya yol açmamak için söylemeliyiz ki bizi ilgilendiren burjuvazinin işçileri devlet vasıtasıyla kolektif bir şekilde ya da özel sektör eliyle sömürmesi arasında bir tercih yapmak değil, genel olarak işçi sınıfının iş kaybına uğramaması, ücret, iş güvencesi ve diğer haklar dahil hiçbir sosyal hak kaybına uğramaması ve en önemlisi örgütlülüğünü yitirmemesidir.
PDR başlığında da emekçiler sırf yeni sisteme karşı çıkarlarsa burjuvazinin oyununa gelip mücadeleyi toplum bazında meşrulaştıramayacaktır. Sadece yeni olana karşı çıkmak, alternatifini göstermemek zaten eğitim sisteminden bunalmış kitlelerde, mevcut sistemin savunulduğu düşüncesini oluşturacaktır. Burjuvazinin istediği de budur.
Okullardaki rehberlik servislerinin Rehberlik Araştırma Merkezlerinde toplanması sadece işsiz kalacak PDR öğrencisinin, özlük hakları gasp edilecek eğitim emekçisinin sorunu olarak görülmemeli. Bu sorun zaten kötü ve gerici bir eğitime tabii tutulan işçi çocuklarının, işçi ailelerinin de sorunudur. Tüm bu kesimleri birleştirdiğimizde önümüze koca bir işçi sınıfı çıkıyor. Eğer işçi sınıfı örgütlü bir şekilde hareket ederse yapılan saldırıları tersine çevirebilecek düşündüğünden fazlasını elde edebilecektir. Yeter ki gücümüzün farkında olalım…
Örgütlüysek her şeyiz örgütsüzsek hiçbir şey
link: İzmir’den MT okuru bir öğrenci, Rehberlik Servisleri Okullarda Yaşamalı, 30 Mart 2005, https://en.marksist.net/node/454
19 ve 20 Mart Eylem ve Etkinliği
Marksizmin Güneşi