1 Mayıs 2002 tarihinde doğan Marksist Tutum sitesi bugün 2. yaşını kutluyor. İşçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışmasının sembolleştiği gün olan 1 Mayısta doğan Marksist Tutum işçi sınıfına Marksizmin ışığını tutmaya devam ediyor.
2. yaşını doldurmasına rağmen içeriği 160 yıllık bir geleneği temsil ediyor. Bu gelenek dün olduğu gibi bu gün de yaşayan; dün olduğu gibi bu gün de karalanmaya çalışılan Marksist gelenek. Yaşadığımız dünyayı algılayabilmek, bu dünyayı değiştirebilmek için Marksizmin gerçeklerine ihtiyacımız var. Bu ihtiyacımızı karşılayabildiğinden dolayı Marksist Tutum sitesinde emeği geçen herkese ne kadar teşekkür etsek azdır.
Kapitalizmin doğuşundan bu yana geçirdiği en iğrenç aşamalara tanık olduğumuz bir gündür bu gün. 1. ve 2. Emperyalist Paylaşım savaşlarından sonra, bugün kapitalizm, aşamadığı krizini 3. bir paylaşım savaşını göze alarak aşmaya çalışıyor. Ama bu savaş bizim savaşımız değil, bu savaş işçi sınıfının savaşı değil, bu savaş burjuvazinin savaşıdır. Özellikle Amerikan burjuvazisi savaş ortamını tam anlamıyla yaratabilmek için her türden iğrençliği yapıyor. Petrol bulunan topraklarda tek başına egemen olabilmek için uydurduğu bahanelerden tutun din savaşlarına kadar, küresel ısınma tehdidinden tutun kendi savunma kalkanını oluşturmaya kadar. Amerikan burjuvazisi öylesine fütursuzca saldırmaktadır ki, kendilerinin oluşturdukları BM kararları dahi onlar için önemli değildir. Olası bir AB-ABD çatışması için zemin hazırlıkları, ittifak çalışmaları durmaksızın sürdürülüyor. Amerika’nın büyük Ortadoğu projesi insanlığın muazzam ölçekte tahribata uğratılması projesidir.
Bugün cehenneme çevrilen Ortadoğu’ya barış ancak tek bir şekilde gelebilir: Sosyalist Devrim. Gerek Irak, gerekse Filistin’in kurtuluşu Iraklı ve Filistinli işçi kardeşlerimizin elindedir. Irak ve Filistin ancak işçi kardeşlerimizin iktidarı ellerine alabilmeleri ile kurtulabilir, bunun dışında bir çözüm aramak burjuvazinin kuyruğuna takılıp yenilgiyi kabullenmekten başka bir şey değildir.
Dostlar! Kapitalizm sadece insanlığın bir kesimini değil, tamamını; ve sadece insanlığı değil bütün bir dünyayı tehdit ediyor. Kapitalistler yaşayabilmek için kâr etmek zorundadır. Bu kâr zorunluluğu kapitalistlerin bol enerji içeren fosil yakıtları kullanmasını gerektiriyor. Ancak bu fosil yakıtların kullanımı ozon tabakasındaki karbon oranını yükselterek güneş ışınlarından gelen enerjini dünyada hapsolmasına ve böylece dünyanın ısınmasına yol açıyor. Dünyanın ısınması ise dünyadaki birçok canlının yok olması demek. Dünyanın 1oC daha ısınması dünyadaki yüz binlerce canlının yok olmasına sebep olacak. Yapılan bir araştırmaya göre ortalama olarak bir saatte 3, bir yılda ise 27 bin canlı türü yok olmaktadır. İşte bu, doğanın bütün dengesinin bozulması demektir. Sonuçta kapitalizm bir taraftan kendi mezarını kazarken diğer taraftan doğal yaşamın tabutunu çivilemektedir. Kapitalizm öldürür derken hiç yanılmıyoruz. Eğer bizler kapitalizmi öldürmezsek kapitalizm bizleri öldürmeye devam edecek, bizlerle birlikte doğayı da.
Kardeşler! Kapitalizm yaşadığı krizden çıkamıyor. Her krizin sonrasında “bu son krizdi” diyen burjuvalar kara kara düşünüyorlar, “bu krizi nasıl aşarız” diye. Hiç merak etmesinler bu krizi de bir şekilde aşarlar. Ama bu krizi aşsalar da bundan sonra yine kriz gelecek. Kapitalizm ortaya çıkışından bu yana krizsiz olmadı ve bundan sonra da olamaz. Kapitalizm her seferinde bir şekilde bu krizleri atlattı, ama bir sonraki ve çok daha derin krizini yaratacak koşulları hazırlayarak. Bundan dolayı kapitalizmde yaşanan her kriz daha derin hissedildi. Var olan krizlerin faturası daima biz işçilere çıkarıldı; işten atıldık, sendikasızlaştırıldık, sosyal güvencelerimiz her seferinde daha da tırpanlandı. Oysaki krizlerin suçlusu biz değiliz. Krizlerin suçlusu kapitalist üretim ve paylaşımdır. Patronlar kulübünün çıkarları ile bizlerin çıkarları hiçbir zaman çakışmadı, çakışamaz.
Arkadaşlar! Bizler bu doğayı atalarımızdan miras almadık, çocuklarımızdan ödünç aldık. Onlara yaşanabilir bir dünya bırakabilmek için bu doğayı yaşanabilir kılmamız gerekir. Kapitalizm olduğu sürece ne insanlık ne de doğa varlığını sürdürebilir. Kapitalizmi yıkabilmek için örgütlenmeliyiz. Örgütlü bir işçi sınıfı her şeyi yapabilecek güce sahiptir. Gelin örgütlü gücümüzü 1 Mayısta alanlara yansıtalım, gelin alanlarda tek yumruk olan işçi sınıfının ne derece güçlü olduğunu gösterelim. En devrimci, en ateşli sloganlarla burjuvaziye burjuvazinin ücretli köleleri olmayacağımızı, kendimizi de ortadan kaldırmak pahasına bütün sınıfları ortadan kaldırmaya kararlı olduğumuzu gösterelim. 1 Mayısın burjuvazinin “bahar ve çiçek bayramı” değil, işçi sınıfının birlik ve mücadele günü olduğunu, işçi sınıfının uluslararası mücadelesinin günü olduğunu herkese gösterelim.
Yaşasın 1 Mayıs!
Yaşasın işçi sınıfının uluslararası mücadele birliği!
Yaşasın enternasyonalizm!
Yaşasın devrim ve sosyalizm!
Bütün ülkelerin işçileri, birleşin!
link: Pendik'ten MT okuru bir eğitim işçisi, Marksist Tutum’un 2. Yaşı Kutlu Olsun, 30 Nisan 2004, https://en.marksist.net/node/404
“Tek Bir Ordu, Tek Bir Bayrak, Tek Bir Hedef”
Kapitalizm ve Eğitim