Gün geçtikçe işçi sınıfının kazanılmış hakları daha fazla gasp edilmekte ve birer birer elinden alınmaktadır. Kapitalist sömürü sistemi hiçbir zaman toplumu ve işçi sınıfını düşünmez. çünkü kapitalistlerin tek amacı kârdır, kâr varsa üretim vardır, kâr yoksa üretim de yoktur; toplumun ne hali varsa görsün, bu kapitalisti ırgalamaz! Toplum iki ana sınıfa bölünmüştür ve burjuvazi egemen sınıf olduğundan düzen de ona hizmet eder; işçi sınıfına ise yalnızca sömürülmek kalır. Dinlenmek, sosyal etkinliklere gitmek işçi sınıfının bireyleri için lüks şeylerdir.
Geçenlerde gazetelerde okuduğum ve benzerlerinin bu sistemde sonu gelmez bir şekilde hemen her gün yaşandığı bir olay dikkatimi çekti. Bir konfeksiyon işçisi, eşi, iki ufak çocuğu ve akrabaları pikniğe giderler. Pikniğin yapıldığı alan Zeytinburnu ve Bakırköy belediyelerinin sorumluluğunda. Bununla birlikte İSKİ’nin sorumluluğunda olan ve etrafı çitlenmemiş bir dere bulunuyor. Derede durdurulan çalışmalardan dolayı rögarların altlarında su havzaları bulunuyor. İşçi ailesinin 5 yaşındaki çocuğu arkadaşlarıyla oynarken oyuncağını dereye düşürüyor. Arkasından oyuncağı almak için dereye giriyor. Gerisini belediyelere, İSKİ’ye, bu kokuşmuş sisteme sormalıyız?
Olayın hemen arkasından belediyeler ve İSKİ anlaşmış olsalar gerek, suçu birbirlerinin üstüne atıyorlar önce, sorumluluğu kimse kabul etmiyor. Fakat daha sonra faturayı kime keseceklerini çabucak buluyorlar: İşçi ailesine. İSKİ yaptığı açıklamada işçi ailesini suçluyor; dere kenarında, pis suların aktığı yerde neden piknik yapılıyor? Böylece el çabukluğu ile gerekli sorumluluğu işçi ailesinin üzerine yıkarak sorumluluktan kaçan İSKİ, “müteahhidin bir kusuru varsa yargı süreci zaten işliyor” diyerek işin içinden sıyrılıyor! Sistemin en küçük kurumu bile bu denli pervazsızlaşabiliyor!
Oysa sorumlu kapitalist sistemin kendisidir. Bu sistemin yarattığı çarpık yapılaşma var oldukça kazalar da olacak, bebekler de boğulacak. Pis suların aktığı bir dere kenarında piknik yapılmasını kınayan İSKİ acaba hangi mekânı önermektedir? öyle ki, İstanbul’un en güzel yerlerinde burjuvalar oturmakta, Boğazın kıyılarını onlar tutmakta ve olmadı kendilerini emekçilerden yalıtacak özel siteler yapmaktalar. İstanbul’daki ormanların yok olmasından, yeşil alanların tükenmesinden sorumlu olan burjuvazinin kurumları değil mi? İstanbul dışında kalan ormanlarda piknik yapmak ise neredeyse bir işçinin yarım maaşı kadar harcama demek. Bu durumda bir işçinin, böylesi bir dere kenarında piknik yapması anlaşılmaz değildir. İşte bu sistem böyle bir sistemdir; üretenler pis suların aktığı dere kenarında piknik yapmak zorunda kalırlar, çocukları ölür, asalaklar yığını olan burjuvazi ise en güzel mekanlara konar.
İşçi sınıfının yaşadığı sorunlar toplumsal olduğu gibi, çözümü de toplumsaldır. İşçi sınıfı birleşmediği ve kendi sorunlarına sahip çıkmadığı müddetçe benzeri olayların daha büyükleri olmaya devam edecek. Oysa işçi sınıfı örgütlenir ve kapitalist düzene karşı mücadele bayrağını yükseltirse ve onu yıkarsa tüm güzelliklerin sahibi olacaktır. Böylelikle yağmalanmış ve çarpık inşa edilmiş İstanbul gibi nadide bir şehir toplumun yararına göre yeniden inşa edilecek, pis suların aktığı dereler de ortadan kaldırılacaktır. Yani işçi sınıfı, en küçük sorununu çözmek için bile sosyalizm mücadelesi vermek zorundadır.
Sömürüsüz, sınıfsız, doğayla barışık bir dünya kuracağız!
Yaşasın sosyalizm!
link: Marmara Üniversitesinden bir öğrenci, Dinlenmek işçi sınıfına lüks, 8 Temmuz 2005, https://en.marksist.net/node/394
Sivas Katliamının Sorumlusu Kapitalist Devlettir!
Küreselleşme /2