Kapitalizmin bu sömürü düzenini sürdürebilmesinde aile büyük rol oynar ve kapitalizm de bunu müthiş bir şekilde kullanır ve aile kavramını beynimize kazır. Kapitalizmde lafta aile kutsaldır ve bölünmez bütünlüktedir. Tıpkı burjuva devlet sözcülerinin devlet, bayrak, toprak tektir, bölünmez dedikleri gibi. Aile kapitalizmin temel taşlarından biridir.
Kapitalizm altında aileye baktığımız zaman ticari birer kurum halini aldığını görüyoruz. Duygusal bağlar yok olmak üzeredir. Aile içinde duygusal bir şeyler paylaşılması, yerini ortak yaşamaya bırakıyor ve aile bireyleri nasıl birbirlerini mutlu edebiliriz yerine, nasıl birbirlerinin üzerinde hegemonyalarını kuracaklarını ve bunu nasıl sürdüreceklerinin planlarını yapıyorlar.
Günümüzde aile devletin küçük halidir. Aileler çocuklar üzerinde egemenlik kurup kapitalizmi fark etmelerini engelliyorlar. Korumacılık mantığıyla bizleri dışarıya göndermiyorlar, korkuyorlar. Ama bilmiyorlar ki, biz onların dizlerinin dibinde de kalsak bu sistemde ne yaşama garantimiz var, ne de daha sağlıklı, daha güzel hayat sürme imkanımız. Bu sistemin iğrençliklerini, çirkefliklerini ve daha sayamadığım birçok şeyini gençler görmüyor ve bunda ailenin büyük payı var. Sadece aile değil tabii, kapitalistlerin bizzat yaratmış olduğu gazetesi, televizyonu, radyosu hem bu düzenin yürümesinde hem de kendi düşüncelerini gençliğin beynine enjekte etmek için kullanılıyor.
Bu sistemde aile kurumlarına şöyle bir bakın, bölünemez, kutsaldır dedikleri aile ne hale geliyor. Şöyle etrafımıza baktığımızda gençler artık evlerinden kaçıyor. Çünkü evde sadece para konuşuluyor. Bu da gençlerin farklı şeylere yönelmesine neden oluyor. Bütün bu pislikleri yaratan kapitalistler tüm yükü ailenin sırtına yükleyip, anne ve babaların sorumluluklarını nasıl yerine getirebileceklerini anlatan televizyon programları yapıyor. Aslında gençlerin bu iğrençliklerle avunması kapitalistlerin istedikleri şeylerdir. Çünkü gençler o iğrenç şeylerle meşgul olacak ki, kapitalistler de paralarına para katacak, güçlerine güç katacak ve gençlik onlarla meşgulken düzeni sorgulamayacak. Bugün sormaz ama, yarın mutlaka soracaktır. Kısacası bu sistem bu şekilde devam ettiği sürece aile bir ticari kurum halini almaktan kurtulamaz.
Bu sistem var oldukça ve böyle gittikçe, ya sosyalizm ya da barbarlık demek de kaçınılmazdır. Yani ya sosyalizm ya sosyalizm. Kapitalistler bu sistemde herkes özgürdür derken bir yandan da insanları gazetesiyle, televizyonuyla ve ailesiyle yozlaştırıp insanı insan olmaktan çıkarıyor. Evet bu sistemde herkes özgürdür. İşsiz kalmakta, evsiz kalmakta, işgücünü kime satacağına karar vermekte, yani hangi kapitalist tarafından sömürüleceğine karar vermekte özgürdür. Yine tekrarlıyorum, ya sosyalizm ya barbarlık.
Bir çivi olmadığından bir nal kaybedildi,
Bir nal olmadığından bir at kaybedildi,
Bir at olmadığından bir süvari kaybedildi,
Bir süvari olmadığından bir zafer kaybedildi,
Zafer olmadığından krallık kaybedildi,
… ve hepsi bir çivi olmadığındandı.
link: MT okuru bir tekstil işçisi, Aile devletin küçük halidir, 21 Temmuz 2005, https://en.marksist.net/node/381
Mutluyum, artık pembe hayallerim değil gerçekçi umutlarım var!
MKP’li devrimcilerin cenaze töreni