16 Mart 1978’de Beyazıt Meydanı’nda devletin tezgâhladığı bir faşist saldırıda, 7 devrimci öğrenci katledilmiş, onlarcası yaralanmıştı. İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi ana kapısından toplu bir şekilde çıkış yapan öğrencilerin üzerine bomba atılmış, ardından kurşunlar yağdırılmaya başlanmıştı. İlk günden itibaren katiller bilinmesine rağmen devlet her zamanki gibi hiçbir şey yapmamış ve yıllarca süründürülen dava zaman aşımına uğratılmıştı.
On yıl sonra yine bir 16 Martta, 16 Mart 1988’de, Halepçe’de, Saddam’ın orduları 5 bin masum Kürdü Amerika ve İngiltere’den aldığı kimyasal ve biyolojik silahlarla katletmişti. İkinci bir saldırıdan korunmak için on binlerce insan göç etmek zorunda kalmış ve yüzlercesi bu göç yollarında açlıktan, sefaletten ölmüştü.
Bu katliamlar çeşitli kentlerde yapılan eylemlerle protesto edilirken, yitirilen canlar da anıldı. İstanbul’daki eylemlerden biri de İstanbul Üniversitesi önünde gerçekleştirildi. Bu katliamların yanı sıra Sivas ve Roboski katliamlarını da lanetlemek ve yitirilen canları anmak üzere İstanbul Üniversitesi önünde, HDK İstanbul Gençlik Meclisi’nin de aralarında bulunduğu çeşitli öğrenci grupları biraraya geldi. Ana kapı önünde toplanan öğrenciler, üniversitenin önüne ilk olarak köpükten yapılmış “16 Mart Heykeli” diktiler. Katledilen devrimci öğrencilerin isimleri tek tek okunduğunda alandaki öğrenciler “burada” şeklinde karşılık verdiler. “16 Mart’ın Hesabı sorulacak”, “Halepçe’yi Unutma Unutturma”, “AKP Akladı, Gençlik Hesap Soracak”, “Gözaltılar, Tutuklamalar, Baskılar Bizi Yıldıramaz”, “Katil Devlet Hesap Verecek!” sloganlarıyla katliamlar lanetlendi.
İlk basın açıklamasını Gençlik Muhalefeti, Öğrenci Kolektifleri ve TKP’li Öğrenciler adına Bircan Birol yaptı. HDK İstanbul Gençlik Meclisi’nin basın metni ise Kürtçe ve Türkçe okundu: “Bizler bu katliamcı, inkârcı, halkları ve inançları yok sayan zihniyetin varlığını; Hrant Dink davasında, Sivas katliamı davasında bir kez daha gördük. Bilinmelidir ki tüm bu baskılar, katliamlar, inkâr ve tutuklama politikası; içeride ve dışarıda savaş söylemi, hiçbir zaman biz gençlerin birleşik mücadelesini ve örgütlü gücünü zayıflatamayacaktır.”
Eyleme katılan BDP milletvekili Sebahat Tuncel konuşmasında, “katliamı kimin yaptığı değil hangi zihniyetten beslendiği önemlidir. Eğer Başbakan gerçekten Dersim’den özür diliyorsa önce Sivas davasıyla hesaplaşmalıdır” dedi. Marşların okunmasından sonra katliamın yapıldığı Eczacılık Fakültesi önünde saygı duruşunda bulunuldu, karanfiller bırakıldı. Olayın tanıklarından EMEP yöneticisi Kâmil Tekin Sürek, “Bizler bu katliamın kimler tarafından yapıldığını biliyorduk. İtirafçılar çıktı. Buna rağmen bu kişiler aklandı, dava zaman aşımına uğratıldı” dedi.
Oturma eyleminin ardından anma sona erdi.
link: Marksist Tutum, 16 Mart Beyazıt ve Halepçe Katliamı Lanetlendi, 19 Mart 2012, https://en.marksist.net/node/2965
Eğitimi Niçin Kullanıyorlar?
“Dindar Nesil” mi, İtaatkâr İşçiler mi?