Kapitalist sistem her geçen gün çürümeye devam ediyor ve çürüdükçe de insanlığı yok oluşa doğru sürüklüyor. Nükleer santral kazaları, küresel ısınmayla şiddeti daha da artan kasırgalar, depremler, seller, tsunamiler gibi “doğal afetler”, kuraklık, açlık gibi felâketler doğanın ve insanlığın geri dönüşsüz tahribatına neden oluyor.
Somali’de yaşanılan kıtlık ve o bölgede yüz binlerce insanın ölmesinin asıl nedeni de tabii ki kuraklık değildir. Bunun sorumlusu kapitalist-emperyalist sistemdir. Kapitalistlerse emekçilerin vicdanlarına seslenerek orada yaşanılan açlığın yapılacak yardımlarla çözülebilir olduğu fikrini yerleştirmeye çalışıyorlar. Bütün düzen koruyucuları açlığa neden olan gıda fiyat artışlarının “üst sınırının” aşılmaması gerektiği fikrinde de ortaklaşıyorlar. Onlardan biri olan Almanya eski Çevre Bakanı ve Birleşmiş Milletler Çevre Programının eski başkanı Klaus Töpfer verdiği bir röportajda, gıda fiyatlarının yükselmesini geçim sorununun izleyeceğini söylüyor. Bunun isyanları tetikleyeceğini eklemeyi de ihmal etmiyor. Bu duruma acilen önlem alınması gerektiğinden dem vururken yakın zamanda Kuzey Afrika’da gıda fiyat artışının tetiklediği isyanları örnek gösteriyor. Ve tüm bu yaşanılanların istikrarsızlıktan ve kötü yönetilen ekonomilerden kaynaklandığını söylüyor.
Oysa yaşananlar ne istikrarsızlıktan ne de kötü yönetilen ekonomilerden kaynaklanmaktadır. Bu durum olsa olsa kapitalist sistemin ne kadar önlem almaya çalışsa da kaçışının mümkün olmadığını göstermektedir. Kapitalizm aşırı kâr hırsından kaynaklı yarattığı krizlerle hem kendi sonunu hazırlıyor hem de milyonlarca işçi-emekçiyi yoksullukla, açlıkla yüz yüze bırakıyor. Hep birlikte şahit olduk ki, Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinde yaşananlar, bugüne kadar kapitalizmin cenderesinde kalan emekçilerin gıda fiyatlarının artışıyla birlikte sabrının taşması nedeniyle ortaya çıkan devrimci durumlardı. Ama ne yazık ki ayağa kalkan kitlelerin isyanları büyük oranda sönümlendi. Bunun en önemli nedeni defalarca tekrarladığımız gibi işçi sınıfına, ezilen halklara yol gösterecek enternasyonalist bir önderliğin olmamasıydı. Dünya konjonktürü gösteriyor ki, bundan sonraki süreçte de benzer devrimci durumları daha sıklıkla yaşamaya devam edeceğiz. Dünya işçi sınıfının buna hazırlıklı olabilmesi, devrimci durumları bir dünya devrimine dönüştürebilmesi için doğru bir önderliğe ihtiyacı var ve bunun için biz sınıf devrimcilerine büyük görevler düşüyor.
link: Ankara’dan bir MT okuru, Açlık Bir İstikrarsızlık Sorunu Değil, Kapitalist Sistemin Sonucudur!, 27 Ekim 2011, https://en.marksist.net/node/2776
Egemen Devlet Zihniyeti Devam Ediyor!
Sermayenin Açgözlü Büyüme Anlayışı Doğayı Tahrip Ediyor