Bugün dünyamız yeni bir krizin içine girmiş bulunuyor. Üçüncü paylaşım savaşına hazırlanan burjuvalar ve onların devletleri, giderek saflarını netleştirme gayreti içerisinde, pastadan büyük pay almanın peşindeler. Tüm yürütülen hazırlıklar biz işçilerin acıları ve daha da çok sömürüsü üzerinden gerçekleşmektedir. Dev tekeller binlerce işçiyi işten çıkaracaklarını açıklamaktadırlar. Bu, derinleşen krizin bilinmeyen tarafı. Bilinmeyen diyorum çünkü bu haberler hiçbir burjuva gazetesinde ya yazılmıyor ya da iç sayfa haberleri olarak bizlerin göremeyeceği yerlere yerleştiriliyor. Bu tarz haberleri genelde sol dergi ve yayın organlarında görebiliyoruz. Burada da biz işçi sınıfının sorunlarını ve iletişimini sağlayan yayın ve kuruluşlara daha çok sahip çıkmamız gerektiğini bir kez daha vurgulamak isterim.
Batı’da artan işsizlik karşısında burjuva ideologları yine ırkçı yöntemlere başvuruyor ve bazı ülkelerde göçmenlere karşı ırkçı saldırılar giderek arttırılıyor. Hatta İtalya, çingenelere yönelik ırkçı politikaları hayata geçirmek üzere harekete geçmiş ve şimdilerde yumuşak sözcüklerle bunu kamuoyuna açıklamaya çalışıyorlar.
Bu topraklara dönersek eğer, Karadeniz illerinde mevsimlik olarak çalışmaya giden Kürt işçilere yapılan muamele sanırım hepinizi tiksindirmiştir. Ordu ve Trabzon’da ırkçı uygulamalarla karşılaşan Kürt işçilerin barınma ve konaklamaları yasaklanmış, şehre girişte kimlik kontrollerinden geçmek ve GBT’ye maruz kalmak zorunda bırakılmışlardır. Kürt işçilerine yapılan bu uygulama çözümsüzlük politikasının bir ürünüdür. TC vatandaşı olmalarına rağmen ülke topraklarında rahatça dolaşmaları ve çalışmaları engellenmiş olan bu Kürt işçilere karşı her zamanki ikiyüzlülüğü gösterenler aynı zamanda çok düşük ücretlerle de çalıştırmaktadırlar onları.
Batı topraklarında bunlar yaşanırken Ortadoğu ve Afrika’da ise açlık, sefalet, savaş ve yıkımlar hâkim durumda. Burada yaşayan insanlar açlığın ve kuraklığın mahkûmu olmuş, daha bir şey anlamadan bu dünyadan göçüp gitmektedirler. Burjuvalar ise tabii ki kârlarına kâr katmış, işçilerin ve emekçilerin kanlarından kendilerine yaşam pınarı kurmuş durumdalar.
Dünyanın pek çok yerinde ve Türkiye’de yaşanan krizin sonucu olarak artan direniş ve grev haberleri de geliyor kulağımıza. Türkiye’de giderek artan grevler aynı zamanda sınıf dayanışmasının da ivmelenmesine yol açıyor. Sendika bürokrasisinin kaypak tutumlar sergilemesine ve sınıf dayanışmasından korktukları için bunu en aza indirmek için çabalalamalarına karşın, sınıf nezdinde ve özellikle genç işçi kuşaklarında kıpırdanmalar mevcuttur. En son İstanbul Büyükşehir Belediyesine bağlı işçilerin grev kararı almaları buna bir örnektir. Grev kararını bağlı oldukları belediyelere asmak isteyen işçilere ise polis saldırmış ve yaralanmalarına neden olmuştur.
Avrupa’nın birçok yerinde ise yakın zamanda yaşanmış ya da yeni başlayan grevler meydana gelmektedir. Son olarak İngiltere’de binlerce belediye işçisi greve çıkmış, İspanya’daki kamyon şoförlerinin grevinde ise taşımacılık sektörü durma noktasına gelmiştir. Peru’da ise 11 Temmuz günü elli bine yakın işçinin katılımıyla gerçekleştirilen grevde hayat adeta felce uğratılmıştı. İsveç’te altı bin otobüs şoförü de ücretlerinin arttırılması için greve çıkmışlardır. Ve bunun gibi niceleri. Dediğimiz gibi kriz koşullarında mücadele pratiklerimiz giderek çoğalmaktadır.
Marx bugün yaşadıklarımızı bizlere yaklaşık yüz elli yıl önce anlatmış ve mücadele yolunu göstermiştir. Bizlere tüm birikimlerini ve davasını miras bırakmıştır. Aydınlık dolu yarınların dünyasını, sömürünün, savaşların ve acıların olmadığı bir dünyayı yaratmanın mümkün olduğunu göstermiş ve varılması gereken bu hedef için bizlere suyun yolunu açmıştır. Lenin ise çelikten bir örgüt kurarak bu yolu daha da genişletmiş ve mücadele deneyimlerini bizlere miras bırakmıştır. Bizlere düşen görevse giderek yok olmaya başlayan dünyamızı kapitalistlerin elinden alıp sınıfsız bir dünyayı kurmaktır. Bunun için Marksizmi kavramalı, mücadeleye tüm işçi sınıfını katmalı ve iktidara yürümeliyiz. Aydınlık ve mutlu bir gelecek için tek yol devrimci mücadeledir.
Zafer Mücadele Eden İşçinin Olacaktır!
Yaşasın Enternasyonalizm!
Ya Sosyalizm Ya Barbarlık!
link: Gebze’den bir metal işçisi, Tek Yol Örgütlü Mücadelede, 31 Ağustos 2008, https://en.marksist.net/node/1860
Obama Değişim mi Getirecek?
Devletin KEY Fiyaskosu ve Sonuçları