Mart ayının ilk günlerinde gazetelerden ve yabancı ajanslardan alınan haberler kapitalizmin çok fazla üzerinde durulmayan bir yüzünün daha açığa çıkmasını sağladı. Haberin başlığı şöyleydi: KIYAMET KAPIDA! Gerçekten de haberler dini kitaplarda yer alan tasvirlerden hiç de aşağıda kalır gibi değildi. Bu haberlere göre 2007 yılında Hollanda sular altında kalacak; 2010-2020 arasında Avrupa'da sıcaklık ortalama 14,5 derece düşecek; Hindistan, G. Afrika ve Endonezya'da aşırı sıcaklardan dolayı kuraklıklar yaşanacak ve bunun sonucunda açlık bu bölgeleri yıkıma götürecek; 20 yıl içinde doğal kaynakların azalması ve kıtlık sonucunda milyonlarca insan ölecek. İşin ilginç tarafı bu araştırmaların sahibinin Pentagon olması idi.
Haberlerin ve araştırmaların ne derece doğru olduğu ve neden bu gün bu şekilde ortaya atıldığı aslında dikkatle incelenmelidir, ama bu başka bir yazı konusudur. Bir defa her şeyden önce 2007, 2010 gibi tarihler verilmesi diyalektiğe aykırı! Bilim adamları yıllardan beri yaptıkları araştırmalar sonucunda dünyada küresel ısınmanın sürekli arttığını söylüyorlar. Diğer bir taraftan bulgular da dünyanın yeni bir döneme girdiğini söylüyor. Ancak bu bulgular ve bilim adamlarının bu temeldeki yorumları genel olarak diyalektik bir bakışı sergiliyor. Fakat Pentagon'un yaptığı araştırma değilse bile araştırmanın sonuçları tamamen mekanik bir bakış açısı ile yansıtılmıştır. Ama bu mekanik tarza rağmen gerçeklik sırıtmaya devam ediyor: dünya ısınıyor ve bu ısınmanın sonucunda patlamalı değişimler kaçılmaz olacaktır. Yani bu niceliksel değişimler eninde sonunda niteliğe dönüşecektir.
İnsanlığı ve dünyadaki tüm yaşamı tehdit eden, ancak hâlâ yeteri kadar farkına varılmayan küresel ısınmanın tehlikeli etkileri 21. yüzyılda daha da tırmanacak gibi görünüyor. Birleşmiş Milletler'in (BM) 2001 yılında yayımladığı raporda bilim adamları, küresel ısınmanın 21. yüzyılı aynı zamanda "açlık yüzyılı" da yapacağını gözler önüne serdiler. Aslında bu "açlık yüzyılı" deyişi sınıfsal bir anlam taşımaktadır. çünkü anlaşılacağı üzere aç olan burjuvazi değildir ve eğer bu söylenen koşullar oluşuncaya kadar burjuvazi iktidarını devam ettirebilirse aç kalacak olan da burjuvazi olmayacaktır! Eğer bizler iktidarı ele alamazsak gelecekte de aç kalacak olan biz işçi sınıfının evlâtları olacağız.
2003 yılının sonlarında yapılan açıklamada, WFP'nin (Dünya Gıda Programı) son 40 yılın en fazla yardım talebiyle karşı karşıya olduğu, açlığın pençesindeki 110 milyon kişiye gıda sağlayabilmek için örgütün en az 4,3 milyar dolara ihtiyaç duyduğu, ancak bu paranın tamamının henüz toplanamadığı vurgulandı. Dünyada halen 300 milyondan fazla çocuğun sürekli aç olduğunu belirten WFP, bunlardan yaklaşık 170 milyonunun okula karnı aç gittiğini ve gün boyunca hiçbir şey yemediğini, 130 milyon aç çocuğun ise hiç okula gidemediğini kaydetti. WFP'nin küresel çapta okulda beslenme programı uygulayabilmesi için dünya liderlerine yardım etmesi çağrısında bulunan WFP Başkanı Catherine Bertini, bu programın açlığı "hafifletebileceğini", çocukların okula devamını artırabileceğini, sonuçta da daha fazla çocuğun eğitilmesine yardım edebileceğini söyledi. Diğer taraftan yine BM'ye bağlı FAO (gıda ve tarım örgütü) tarafından dünyada halen 840 milyon insanın, yeterli yiyecek bulamadığı için kötü şartlarda yaşamlarını sürdürmeye çalıştığı bildirildi. Birleşmiş Milletler (BM) FAO tarafından şanlıurfa Valiliğine gönderilen yazıda, 1996 yılındaki Dünya Gıda Zirvesi tarafından ortaya konulan ve "milenyum kalkınma hedefleri" arasında yer alan "2015 yılına kadar aç insan sayısının yarı yarıya düşürülmesi" hedefinin, halen uzak bir olasılık olarak görüldüğü belirtildi. Ama olay sadece açlıkla bitmiyor. Raporda yer alan bilgilere göre, küresel ısınma Asya'da tarım ürünlerinin üretiminde düşüşe neden olacak. Avustralya ve Yeni Zelanda'da su kıtlığına yol açacak olan küresel ısınma, Avrupa'da sel baskınlarını, Amerika'da ise erozyonları beraberinde getirecek.
Bush önderliğindeki emperyalist güçler dünyayı ve dünyadaki yaşamı burjuvazinin çıkarları karşısında hiçe sayıyorlar. Burjuvazi için önemli olan insanlığın ne kadar yaşadığı değil, kendilerinin bu insanlık üzerinden ne kadar kâr edebildiğidir. çünkü burjuvazi kâr edebildiği sürece vardır ve eğer kâr edemiyorsa onun açısından insanlığın devamının da bir anlamı yoktur. Bundan dolayı Amerika'da küresel ısınmaya karşı alınacak önlemlerin hiçbiri uygulanmamaktadır. Ancak burjuvazinin bu kâr hırsına (aslında hırs demeyelim çünkü varlığının temeli budur) rağmen Pentagon'un bu açıklamayı yapması da bir başka ilginçliktir. Pentagon'un bu tutumu ardında ne barındırıyor elbette tam olarak bilinemez, ama dünyanın yeniden ve yeniden paylaşımının söz konusu olduğu bu dönemde savaşların önünün açılması için bir altyapı çalışması yapılıyor olabilir mi sorusu insanın aklını kurcalıyor doğrusu.
Sonuç olarak şu denebilir. Kapitalizm doğası gereği kâr olmadan var olamaz ve teknolojik gelişim bir taraftan insan yaşamını kolaylaştırırken diğer taraftan kapitalizm altında aldığı zararlı biçimlerden dolayı doğayı öldürmeye devam ediyor. Bunun sonucunda ise bizleri bekleyen önce kuraklık, ardından açlık ve ölümdür. Yani kapitalizm bu gün her zamankinden daha ölümcül bir tehdittir. Bir kez daha hep bildiğimiz o söz bütün gerçekliği ile ortaya çıkıyor: KAPİTALİZM öLDüRüR. YA SOSYALİZM, YA BARBARLIK.
link: Pendik'ten MT okuru bir eğitim işçisi, Kapitalizm İnsanlığı Tehdit Ediyor, 23 Mart 2004, https://en.marksist.net/node/184
Özgürlük
İşçi Hareketinden: Şubat-Mart 2004