“ve cellât uyandı yatağında bir gece
tanrım dedi bu ne zor bilmece
öldükçe çoğalıyor adamlar
ben tükenmekteyim öldürdükçe”
15 Haziran günü Almanya’da yaşayan Yadigâr Dağ isimli bir Kürt kadını, üç çocuğuyla birlikte Almanya’nın Duesseldorf kentinden hava yoluyla Türkiye’ye gelmişti. Havaalanında kimlik kontrolü sırasında Yadigâr Dağ’a kendisinin ve iki çocuğunun Türkiye’ye girebileceğini ama 7 yaşındaki Welat’ın isminde “W” harfi bulunduğunu ve bu harfin Türkiye’de yasak olduğu için Welat’ın Türkiye’ye girişinin yasak olduğu söylendi. 7 yaşındaki Welat, annesi Yadigâr Dağ’dan zorla alınarak tek başına Almanya’ya geri gönderildi.
Welat’ın babası Sadrettin Dağ 1999 yılında Almanya’ya iltica etmiş, o tarihten beridir de Almanya’da siyasi mülteci durumunda bulunmakta. Bu nedenle de kendisi Türkiye’ye gelemiyor. Ama eşinin böyle bir yasaklı durumu yok. Ayrıca Dağ ailesinin çocuklarının üçü de Almanya vatandaşı oldukları ve Almanya pasaportları da olduğu için Türkiye’ye sokulmamaları için hiçbir engelleri yok. Yani Türkiye’ye gelen herhangi bir ülkenin vatandaşı nasıl turist olarak geliyorsa Welat da öyle gelebilirdi. Fakat Türkiye’ye Wilson, William girebilirken bir Kürt çocuğu olan 7 yaşındaki Welat giremiyordu.
TC’nin kurulduğu günden bu yana, başta Kürt halkı olmak üzere Ermenilere, Rumlara ve diğer dillere, dinlere, farklı kültürlere yönelik asimilasyon politikaları sürdürülüyor. Bu topraklar üzerinde yüz yıllardır yaşamış halkların çocuklarına kendi dillerinde isim koymaları engellenmeye çalışıldığı gibi, illerin, ilçelerin ve köylerin büyük bir bölümünün adları da yıllar içinde değiştirildi. Türkçe olmayan isimler yasaklandı, yasağa uymayanlar cezalandırıldı.
Öyle ki, farklı dil ve etnik kökenden insanların nüfus cüzdanlarına kendi dillerindeki isimler yerine, nüfus müdürlükleri Türkçe olmayan isimleri Türkçeye uyarlayarak örneğin, Zozan yerine “Suzan”, Berivan yerine “Mihriban”, Berzan yerine “Bayram”, Şirvan yerine “Şaban”, Mizgin yerine “Mine” isimlerini yazdılar. Geçen yıl katledilen Hrant Dink, 1979 yılında gözaltına alınmış ve polisler kendisine “Hrant diye isim mi olurmuş, senin ismin bundan sonra Fırat olacak” demişlerdi. On yıllar boyunca Türkçenin dışında isim koymak yasaktı. 2003 yılında sözde AB’ye uyum çerçevesinde isim yasağı kaldırılmıştı. Ancak TC devletinin ne kadar ikiyüzlü ve çifte standartlı bir politika uyguladığı 7 yaşındaki Welat şahsında bir kez daha açıkça görülüyor.
Dünyanın birçok ülkesinin alfabesinde Q, X, W harflerinin bulunduğu gibi, adında bu harfler bulunan dünyanın her ülkesinden insanlar da Türkiye’ye gelebiliyor. Hatta Türkiye’de bu harflerin olduğu şirket adları ve kurumlar da var. Ama isminde ”W” harfi bulunan Alman vatandaşı Welat Kürt olduğu için Türkiye’ye sokulmuyor. Welat, Kürtçede vatan demek. TC egemenleri geçmişte olduğu gibi bugün de Kürtlerin isimlerini bile duyduklarında kâbus görmüş gibi oluyorlar. Bu kâbusu TC devletine bir kez daha yaşatan son kişi 7 yaşındaki Welat oldu. Son diyoruz çünkü buna benzer başka örnekler de olmuştu. Örneğin geçmiş yıllarda Saddam zulmünden kaçıp Irak topraklarından Türkiye sınırını geçen yüzlerce insanın arasındaki bir Kürt kadınının adı “Kürdistan” idi. TC devleti o yüzlerce insanı geçici olarak Türkiye topraklarında tutarken, Kürdistan isimli kadını günlerce sınırda bekletmişti. Ve o yüzlerce insanı Irak’a iade ederken, adı Kürdistan olan kadının adını “Kuzey Irak” olarak değiştirmiş ve Irak’a iadesini öyle yapmıştı.
Osmanlı devleti Ermenileri kırımdan geçirerek binlerce Ermeni’yi katletti. Ama Ermenileri bitiremedi. TC devleti de kurulduğu günden beri Kürtlere yönelik en gerici ve en baskıcı uygulamalarını hâlâ sürdürüyor. Ama Kürt halkının mücadelesini bu tür engellemelerle yok edemeyeceğini anlamıyor. Harflerden, isimlerden ve Kürt halkının taleplerinden korkan bir devlet zihniyeti elbette yok olmayı hak ediyor.
link: MT okuru bir işçi, Williamlar Girer, Welatlar Giremez!, 28 Haziran 2008, https://en.marksist.net/node/1833
Kürt Sorununda Çözümsüzlük Politikaları
Bir Milyon Kişi Askere Gitmekten Kaçıyor