Türkiye burjuvazisi uluslararası pazardan pay kapmak için hiçbir fırsatı kaçırmıyor. Dünyanın hemen her ülkesinde yatırımlar yapıyor. Ancak sadece yatırımlarla kalmıyor. Gittiği her yere burjuva ideolojisini de götürüyor. Bu sermayedarlardan biri de Cem Boyner.
Cem Boyner 1955 İstanbul doğumlu bir burjuva. Orta öğrenimini Robert Kolej’de, yüksek öğrenimini Boğaziçi üniversitesi İşletme bölümünde tamamlamış. TüSİAD başkan yardımcılığı ve başkanlığı yapmasının yanı sıra, 1995 yılındaki genel seçimlere Yeni Demokrasi Hareketi onun genel başkanlığında katıldı. Halen, Boyner Gurubu Yönetim Kurulu Başkanlığını yapıyor.
Cem Boyner Mısır’ın ardından, 2 Aralıkta Rusya’nın Başkenti Moskova’da yeni bir mağaza daha açtı. Açılışta aynen şunları söylüyordu:
“Ruslar 70 yıldır eşit yaşamışlar ve eşitlikten bıkmışlar. Rusya’da şimdi müthiş bir kırmızı halı talebi var. Herkes özel olmak ve bunu göstere göstere yaşamak istiyor. Meselâ yeni zengin bir Rus, kırmızı Ferrarisini Moskova’daki en lüks lokantanın tam da giriş kapısının önüne, girişi kapatacak şekilde park edip, anahtarını da cebine koyarak içeri giriyor. Garsonlar arabayı başka yere çekmek için anahtar istediklerinde de vermemekte direniyor.”
Bitmedi... Boyner eşitlikten bıkmak yetmiyor dercesine, açıklamalarına devam ediyor...
“Rusya mağazamızı açarken bütün personeli Ruslardan seçtik. Ancak onları müşteriye çok özel servis vermek üzere eğitmemiz çok zor oldu. Meselâ ayakkabı reyonundaki personel, ‘şimdi ben müşteriye ayakkabı giydirirken yere mi eğileceğim’ diye soruyor. Tabii eğileceksin, ayakkabı başka türlü giydirilemez ki.... Açılışta onlara örnek olsun diye ben de Rus müşterilerimiz önünde yerlere eğileceğim...” (Milliyet Gazetesinden aktaran Meral Tamer, 02/12/2004)
Boyner ve diğerleri hemen her fırsatta Ekim Devrimini karalıyorlar. İnsanlar arasında eşitlik olamayacağını, kimilerinin sermaye sahibi, zengin ve üstte olduğunu, kimilerinin de mülkiyetsiz, yoksul ve boyun eğen olduğunu dile getiriyorlar. İnsanlar arasındaki ilişkilerde yalnızca sermayenin, paranın önemine vurgu yapıyorlar ve ona ulaşabilmek için boyun eğmek dahil her şeyin meşru olduğunu göstere göstere anlatıyorlar.
Geçtiğimiz Kasım ayında şanlı Ekim Devriminin 87. yılını geride bıraktık. Devrim ile birlikte Rus işçileri insanlık tarihinde unutulmayacak bir ilke imza atmışlardı. İlk kez işçiler iktidarı ele geçirmişlerdi. Devrimin işçilere öğrettiği en temel ders, sömürüsüz, özgür ve eşitlikten yana bir dünya kurmak oldu.
Rus işçilerin devrimden önce ve sonra gösterdiği mücadele, paylaşım, örgütlenme ve bilinç hâlâ insanlığın aşamadığı eşsiz bir kahramanlık örneğidir. Nice işçi devrimden önce, nicesi de devrimden sonra açlığa, yoksulluğa, tutsaklığa ve kurşunlara göğüs gerdi. Ancak Rus işçi sınıfı yalnız kaldı ve yenildi. Rus bürokratik diktatörlüğü 70 yıl boyunca bu devrimin devasa mirasını kemirdi durdu. Yeni kuşaklara devrim diye kendi çıkarlarını dayattı. Ve nihayet çöküp gittiğinde, o mirasın inanılmaz izleri hâlâ Rus işçilerin hafızasından silinebilmiş değildi.
İnsanlar arasındaki eşitsizliğin, savaşların, sömürünün kaynağı kapitalizmdir. Kapitalizm bizlere “ya boyun eğ ya da boyun eğdir” ilkesini egemen kılmak istiyor. Kapitalizmin özü hiçbir zaman değişmedi, değişmeyecek: işçi sınıfının emek gücünü sömürmek, insanlar (sınıflar) arasındaki eşitsizliği büyütmek.
Bizi sömüren, insanlıktan çıkaran bu düzenden kurtulmak için devrimci Marksizmin, Ekim Devriminin ve dünya işçi sınıfının saflarında yerimizi alalım.
EŞİT, ÖZGÜR VE İNSANCA BİR DÜNYA İÇİN İŞBAŞINA!
KURTULUŞ YOK TEK BAŞINA, YA HEP BERABER YA HİÇ BİRİMİZ!
link: Kartal’dan Bir MT okuru, Kapitalistler İşbaşında!, 10 Aralık 2004, https://en.marksist.net/node/183
Enternasyonalle Kurtulur İnsanlık
Eğitim-Sen’i Kapattırmayacağız