Tuzla tersanelerinde ölümler durmuyor. Selah tersanesinde iş cinayetine kurban giden İzzet Gider’in cenazesi yeni kaldırılmıştı ki, bir hafta sonra yine aynı tersaneden Deniz Kaşıkeman tonlarca ağırlıktaki sacın altında kalarak yaşamını yitirdi. Deniz’in cesedi daha soğumadan, aynı gün, yani 17 Mayısta, Desan tersanesinden Murat Çalışkan’ın ölüm haberi geldi. Murat Çalışkan’ın karısı dul, iki çocuğu ise yetim kaldı.
Tuzla tersanelerinde peş peşe gelen ölümler sonrasında, çalışma koşullarını ve iş güvenliğini araştırmak üzere kurulan Meclis Araştırma Komisyonu 6 Mayısta çalışmalarına başladı. Komisyon 10 Mayısta İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Genel Müdürü Kasım Özer’i, Sedef tersanesi patronu Murat Kalkavan’ı ve Türk Loydu Başkanı Yücel Odabaşı’nı dinledi. Ancak Komisyon, Tuzla tersanelerindeki sorunun asıl muhatapları olan işçi örgütlerini ve ölümü her an ensesinde hisseden işçileri dinlemek bir yana, görmek bile istemiyor. Ortaya çıkan tablo şu ki, bozacının şahidi şıracı olacak.
Tuzla tersanelerindeki işçi ölümlerinin nedeni hakkında bakın Kasım Özer işçileri nasıl suçlu çıkarıyor. Özer’e göre, Tuzla tersanelerindeki kazaların artması “işin kötü olmasından değil, işçi sayısının son iki yılda artmasından” kaynaklanıyor: “İnsanlarımız yüksekte çalışırken ya kişisel koruyucu donanım kullanmıyor ya da fizyolojik olarak yüksekte bulunduğu için dengesini kaybedip düşüyor. Tansiyonu düşüyor, gözü kararıyor vesaire. Köyden hiç ayrılmamış insanlar, sanayi işlerine girdiğinde üzüntü verici kazalar oluyor. Tuzla tersanelerinde facia varmış gibi gösteriliyor, oysa yok. Tuzladaki ölümler diğer işkollarındaki ölümlerin yanında devede kulak. Aslında diğer sektörler incelendiğinde tersanelerdeki iş kazaları çok küçük yer tutuyor. Maden ocaklarında gaz patlamasında 250 insan ölüyor. Tersanelerde son iki yılda peş peşe ölümlerin olması ve bu işin başka nedenlerle gündeme getirilmesi, tersanelerde sanki facialar varmış gibi gösteriliyor. Ama onlara bakınca o kadar büyük değil.”
Özrü kabahatinden beter! Diğer sektörlerde iş kazalarındaki ölümler ile Tuzla tersanelerindeki ölümleri karşılaştırıp Tuzla’daki ölümleri önemsizleştirmek ancak bir burjuvanın ya da onun uşağının işi olabilir. Diğer sektörlerde gerçekleşen iş kazaları normal mi yani? Eğer madencilik ve diğer sektörlerde iş kazaları yoğun olarak gerçekleşiyorsa bunun sorumlusu işçilerin yaşamlarına önem vermeyen patronlardır, onların doymak bilmeyen kâr hırsıdır. Ama bu ölümler gösterilerek Tuzla tersanelerindeki ölümler haklı çıkarılamaz. Tüm iş kazalarında ölenler işçilerdir, her yerde olan biz işçilere olmaktadır. Hiç birisi önemsiz değildir ve aslında burjuvazinin uşağı Özer, işçi katliamını kendi ağzıyla itiraf etmektedir.
Kasım Özer’in Tuzla tersaneleri hakkında söylediklerine, konu işçi sınıfının hakları olduğunda sağır sultan rolünü oynayan burjuva medya bile tepki göstermek zorunda kalmıştır. Radikal gazetesi 10 Mayıs günü Kasım Özer’in bu açıklamalarını eleştirerek şu manşeti attı: “Kafaya bak kafaya”.
Kasım Özer’in açıklamalarını Türk Loydu Başkanı Yücel Odabaşı da destekliyor: “Trafik kazalarında azalma olursa tersane ölümlerinde de azalma olur. Ölümcül kazalara işçilerin eğitimsizliği neden oluyor. Örneğin işçi yemek molasında yemeğe koşarak gidiyor. Bu ancak eğitimle çözülebilir.” Yani her durumda sorumlu, kötü koşullarda, düşük ücrete ve işten atma kırbacıyla çalıştırılan işçiler olarak ilan ediliyor.
Tuzla tersanelerindeki işçi ölümlerinin nedenini araştıran Komisyona bilgi veren Kasım Özer, Murat Kalkavan ve Yücel Odabaşı’nın sözleri ibret vericidir. Kasım Özer’in sözünü ettiği, köyünden hiç çıkmamış işçiler her gün milyon dolarlık gemilerin birini bitirip, diğerine başlıyor. Kasım Özer’in yediği ekmekten, giydiği elbiseye, bindiği lüks otomobilden, oturduğu eve kadar her şeyi üreten ve yaratan o işçilerdir. O işçiler yüksekte duramıyor da Kasım Özer’in babası mı gemilerin tepesinde kaynak yapıyor? Taşını, raspasını bitirip o gemileri Kasım Özer mi indiriyor denize? Kasım Özer’in oturduğu lüks daireleri kentli aile efradı mı yaptı? Tuzla tersanelerindeki iş cinayetlerinin de, Davutpaşa’da ölen 23 işçinin de, Bursa’da yanarak ölen tekstil işçilerinin de, maden ocaklarında ölen yüzlerce işçinin de katili, gözünü kâr hırsı bürümüş patronlar sınıfı ve onların düzeni kapitalizmdir.
Eğer böyle giderse Tuzla tersanelerinde yaşanan iş cinayetleri hiç son bulmayacak ve her gün yeni bir işçi ve hatta günde birkaç işçi iş kazalarında ölüp gidecek. Bu sorunun çözümü adet yerini bulsun kabilinden komisyonlar kurmak, yani bozacının karşısına şahit olarak şıracıyı çıkartmak değildir. İşçi kitleleri, en başta da Tuzla havzasında çalışan işçiler, burjuvazinden veya onun Meclisteki temsilcilerinden medet umarak ölümleri durduramazlar. Ölümleri durdurmanın yolu, örgütlenmekten, mücadele etmekten, tersanelere militan bir anlayışı savunan sendikaları yerleştirmekten ve kötü çalışma koşullarına son vermekten geçiyor.
link: Soner Güven, Tersanelerde Ölümlerin Nedeni Kapitalist Düzendir, Haziran 2008, https://en.marksist.net/node/1821
Çin Kan Ağlıyor
Esnek Çalışma ve Güvencesizlik