Yılbaşı sabahı Kürt halkı sınırötesi operasyonla uyanmıştı. On yıllardır süren haksız ve kirli savaşı TC aynı yöntemlerle devam ettiriyordu. Ancak Kürt illerinde halk çocuklarını savundu ve çözüm ümidi ile yaklaşık on yıllık sessiz bekleyiş, yerini alanlara ve kitlesel katılımlı mitinglere yani serhıldanlara bıraktı. Kürt halkı “Êdi bes e!” diyordu. Çocuklarının öldürülmesine, köylerinin yakılmasına, ana dillerinin yasaklanmasına, elbette ki tepelerine yağdırılan bombalara “Yeter artık” diyordu. İşte bu haklı tepki Mart ayı ile birlikte daha da gelişti. 8 Mart’ı her yerde sokaklarda binlerce kadınla, çocukla kutlayan Kürt halkı Newroz’u da günlere bölerek hemen hemen her gün Kürt illerinde, ilçelerinde kitlesel katılımla karşıladı. İşte bunun devamı olarak kutlanan ve her yıl özgürlük ateşi olarak yanan Newroz ateşi bu yıl çok daha canlı ve çok daha kitleseldi.
23 Mart Pazar sabahı da İstanbul’da Newroz kutlamalarının olduğu gündü. Bu yılki Newroz emperyalist savaş ve kapitalist sömürü karşıtlığıyla birleşmişti. Bizler de Kürt halkının bağımsızlık ve özgürlük taleplerinin haklılığına inanarak alana “Kürtlere Özgürlük, Kurdara Azadi”, “Emperyalist Savaşlara Hayır”, “Kapitalistler İçin Dökecek Kanımız Yok” ve “Dünyaya Barış İşçilerle Gelecek” sloganlarımızla katıldık. Newroz alanı bayram yeri gibiydi. Ulusal kıyafetleri içinde Kürt gençler, kadınlar, erkekler AKP hükümetini eleştiren sloganlar atıyor ve barışa olan özlemlerini haykırıyorlardı. Koca sanayi kenti İstanbul’u kendi renkleriyle, sloganlarıyla, öfke ve coşkularıyla uyandırmışlardı.
Alanda onbinlerce Kürt işçi vardı. İstanbul’un ağır işçileriydi onlar. Ama ulusal ezilmişlikleri sınıfsal ezilmişliklerinin üstünü örtüyordu çoğu zaman. O gün de ölüm haberleri alanın orta yerine düştü. Van’da 35 yaşında bir Kürt genci, Şırnak’ta 20 yaşında bir başka Kürt genci, sadece Newroz ateşini yaktıkları için ve yaşananlara dur dedikleri için vurulmuşlardı. Bir Pazar sabahının coşkusu, ölüm haberleriyle birleşmişti. Ancak 20 yaşındaki gencin cenaze töreninden korkan katiller cenazeyi aileye dahi vermemiş ve apar topar gömmüşlerdi. İnsanları alanlara çıkarmak zordur ve alanlardan geri çekmek de. Kürt halkı baskıdan yılmayıp cenazeyi yerinden çıkarmış ve bu kez “serhıldana” dönüşen bir cenaze töreni ile barış taleplerini yeniden dillendirmişti.
Bizi her seferinde sınıf kardeşlerimizle karşı karşıya getirmeye çalışan şovenizmi ancak örgütlü bir mücadele ile boşa çıkarabiliriz. Bizler Kürt ve Türk işçilerinin bu savaşa karşı olduklarını ve bu savaştan kârlı çıkan sınıfın kapitalistler olduğunu biliyoruz. Bunu da alanlarda örgütlü katılımımızla göstermiş olduk. Ancak kapitalizm oldukça ölüm haberleri gelmeye devam edecek. Sömürü devam edecek. Bu nedenle Newroz’un coşku ve öfkesini 1 Mayıs’la birleştirmeliyiz ve Kürt ve Türk işçileriyle birlikte dünya işçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma günü olan 1 Mayıs’a çok daha güçlü katılmak için çalışmalıyız.
Barış İşçiler Savaşırsa Gelecek!
link: bir eğitim işçisi, Newroz Ateşi, 26 Mart 2008, https://en.marksist.net/node/1752
Statükoculuk, Liberalizm ve Türk Tipi Burjuva Demokrasisi Üzerine Notlar /III
Burjuva Cephede İt Dalaşı Devam Ediyor