Dev-Sağlık-İş’in 17 Kasımda Abdi İpekçi parkında düzenlemiş olduğu mitinge yaklaşık 450 kişi katıldı. Mersin’den, Antalya’dan, Adana’dan, Diyarbakır’dan, Kocaeli’den gelen işçilere, Türk Tabipler Birliği Tıp Öğrencileri kolunun da destek vermesi, mitingi daha coşkulu bir hale getirdi. Mitinge katılanların yaş ortalamasının oldukça genç olması ve bunların mitinge işten atılma tehlikesini göze alarak katılmaları da önemliydi. Dev-Sağlık-İş sendikasında örgütlenerek mitinge katılan bu işçiler, kararlılıklarını ve sendikal mücadeleye olan inançlarını dosta düşmana gösterdiler.
“Güvenli gelecek, güvenceli iş”, “insanlık ihaleye çıkartılamaz”, “yaşasın halkların kardeşliği”, “direne direne kazanacağız”, “söz yetki karar çalışanlara”, “yaşasın örgütlü mücadelemiz”, “kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz” diyen sağlık emekçileri, Telekom grevini sürdüren işçi kardeşlerine de destek olduklarını “Telekom işçisi yalnız değildir” sloganlarıyla ifade ettiler.
Miting, katılımın azlığına rağmen anlamlıydı, çünkü sağlıkta taşeronlaştırmaya karşı çıkan sağlık emekçilerini biraraya getirmeye çalışıyordu. Taşeron firmalarda örgütlenmek, bu örgütlülüğü sürdürmek kolay bir iş değildir. Ya sürekli sözleşmeler yenilenir ya da taşeron firma ismini değiştirir. Bunun için işçiler örgütlense bile firmanın ismi değiştiği için sendikanın tekrar yetki alması gerekir. Mitingde, Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde taşeron işçisi olarak çalışan bir hastabakıcıyla konuştuğumuzda da bize aynı şeyleri ifade etti. 9 yıldır çalıştığı aynı taşeron firma değişik isimleri altında faaliyet gösterdiği için hiçbir şekilde kıdem tazminatı alamadığını, sürekli asgari ücretle çalıştığını söyledi. Ama bu sömürüye daha fazla boyun eğmeyeceğini, aldığı parayı nerede olsa alabileceğini, tek çözümün örgütlü mücadeleden geçtiğini söyledi.
Türkiye’de bu şekilde çalışan on binlerce işçi var. Bu işçiler en temel hakları ellerinden alınarak çalıştırılıyorlar. Eşit iş yaptıkları diğer kadrolu işçi arkadaşlarından çok daha düşük ücretlere çalıştırılıyorlar. Dahası temizlik işçisi adı altında hastabakıcı, hemşire olarak çalıştırılan insanlar da bulunuyor. Bunun daha ilerisi ise hekimlerin de taşeron firmayla çalışması olacak herhalde.
Uzun bir süreden bu yana, pansuman malzemelerinden tutun da, alçılarına, eldivenlerine kadar her türlü malzeme hastalara aldırılıyor. Hastaneler, sağlık hizmeti veren kurumlar olmaktan çok, tamamen kâr amacıyla çalışan ticarethanelere çevrilmiş durumda. Bunun sonucunda ise hem hastalar hem hastane çalışanları inanılmaz bir sömürüyle karşı karşıya getirilmiş bulunuyor.
Sağlık emekçileri, tüm bu saldırılara karşı, hakkın verilmeyeceğinin ancak alınabileceğinin bilinciyle örgütlü mücadeleye atılıyorlar. Onlara bu onurlu mücadelelerinde başarılar diliyoruz ve hep söylediğimiz gibi; Örgütlüysek Her Şeyiz, Örgütsüzsek Hiçbir Şey!
link: Ankara’dan MT okuru bir grup işçi, Dev-Sağlık-İş’ten Ankara’da Eylem, 22 Kasım 2007, https://en.marksist.net/node/1671
Tunceli’den Merhaba
Çürüyen Kapitalizm