Muzaffer Ekim Devriminin 104. yılını kutluyoruz. İnsanlığın baskıdan, sömürüden, alçaltılmışlıktan kurtulup özgürleşmesi yolunda tarihin gördüğü en büyük atılımı temsil eden Ekim Devrimi aradan geçen bunca zamana rağmen görkeminden hiçbir şey yitirmiş değil. Bugün insanlığın içinde bulunduğu ağır kriz koşullarında Ekim’in anlam ve önemi çok daha büyük bir göz kamaştırıcılıkla parıldıyor. Bu anlamda Ekim Devrimi bir tarih olmayıp son derece günceldir. Muazzam zenginlikteki bu deneyim her daim keşfedilmeyi, yeniden üretilmeyi hak ediyor. Biz de burada kısaca bu çok yönlü deneyimin belli başlı birkaç yönüne işaret etmek ve Marksist Tutum’un bu noktalardaki tutumuna değinmek istiyoruz bu yıldönümünde. Marksizmin ustalarının ortaya koyduğu ve Ekim Devrimi tarafından parlak biçimde doğrulanan en temel dersle başlayalım: Çürümüş kapitalist sistemi yıkacak yegâne sınıf devrimci işçi sınıfıdır. O halde işçi sınıfının içinde olmak, sınıfı devrime hazırlamak sınıf devrimcilerinin en büyük görevidir. İşçi sınıfında ısrar etmek, işçi sınıfı içinde çalışmak sınıf devrimcileri için olmazsa olmazdır. Ancak bu kadarı tek başına yeterli değildir. Sınıf içinde bir rehbere ihtiyaç vardır. İdeolojik-politik netliğe sahip olmadan sınıf içinde doğru bir örgütlenme mümkün değildir. Çünkü sınıf içinde ajitasyonu, propagandayı, örgütlenmeyi, her türlü eylem ve davranışı belirleyen şey, doğru ve berrak bir ideolojik-politik hattır. Marksist Tutum bu gerçeğin hakkını vermeyi başardı ve yaşanan her kaos ortamında adına yakışır şekilde doğru tutumlar almayı bildi. Kapitalizme karşı verilecek mücadele doğası gereği uluslararası olmak zorundadır. Marksizmin kurucularının Komünist Manifesto’da ilan ettikleri bu gerçekliği Marksist Tutum ısrarla savunmaya devam etti. SSCB’nin çökmesi ile birlikte sosyalizm fikrinin kitlelerin gözünden düştüğü, ideolojik savrulmaların ve örgütsel tasfiyelerin yaşandığı bir ortamda dünya devrimini savunmak ve enternasyonal bir partinin inşa edilmesi düşüncesi çoğunluk için bir hayal olarak görüldü. Burjuva ideologların kapitalizmi ilelebet sürecek bir sistem olarak ilan etmesinin ardından çok zaman geçmeden kapitalizmin tarihsel krizi baş gösterdi. Kapitalizm içine düştüğü krizle debelenirken bir taraftan da toplumsal çürümeyi had safhaya çıkardı. Buna karşı dünya çapında patlak veren ve dalgalar halinde yayılan isyanlar dünya devriminin bir hayal değil bir zorunluluk olduğunu fazlasıyla göstermiş oldu. Marksist Tutum yayın hayatına başladığından bu yana birçok özgün fikri ortaya koymasını bildi. Bunları kısaca somutlamak oldukça anlamlı olacaktır. Evvela şu gerçeği ortaya koymak gerekir. İçinden geçtiğimiz dönemde birçok gelişme yaşanıyor. Yaşanan bu gelişmeleri doğru bir şekilde analiz edebilmek için kapitalist işleyişi doğru kavramak ve ana gelişmeleri belirleyebilmek büyük önem taşıyor. Bilindiği üzere dünya çapında bir ekonomik kriz yaşanıyor. Ancak bu krizin, kapitalizmin dönem dönem yaşadığı krizlerden farklı olarak tarihsel bir kriz olması itibariyle ayrı olarak bir özgünlüğü bulunuyor. Başta Üçüncü Dünya Savaşı olmak üzere pek çok gelişmeyi karakterize eden işte bu tarihsel krizdir. Yaşananın tarihsel bir sistem kriz olduğunu görmeden, yürüyen emperyalist savaşı ve hegemonya krizini görmek mümkün değildir. Nitekim bu gerçekliğin ışığında Marksist Tutum Üçüncü Dünya Savaşı gerçeğini tespit edebilmiştir. Yine dünya çapında otoriterleşme ve faşizmin yükselmesi işte bu tarihsel krizin bir sonucudur. Üçüncü Dünya Savaşını görmeden Latin Amerika’dan Ortadoğu’ya ve Pasifik’e uzanan gelişmeleri doğru kavramak mümkün değildir. Covid-19 salgınının ortaya çıkması ve dünya çapında yaratılan korku atmosferi, ideolojik-politik netliğin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur. Covid-19’un ortaya çıkmasından bir süre sonra pandeminin ilan edilip insanlığın evlere hapsedilmesi ve yaratılan korku atmosferi işçi sınıfı ve toplumu felçleştirmiştir. Böylesi bir süreçte Marksist Tutum korku atmosferine teslim olunmaması gerektiğini vurgulamış ve finans kapitalin süreci kapitalizmi yoğun bakıma almak için kullandığını teşhir etmiştir. Maalesef sol/sosyalist çevreler yaratılan korku atmosferine kapılmakla kalmayıp pandeminin kapitalizmi krize soktuğunu dile getirebilmiştir. Oysa pandemi nedeniyle kapitalizm krize girmemiştir, tersine tarihsel bir kriz içinde olan kapitalizmin egemenleri krizin üstünü örtmek için pandemiyi kullanmışlardır. Bu gerçeklik Marksist Tutum tarafından somut verilerle teşhir edilmiştir. Marksist Tutum dünyadaki gelişmeleri doğru kavrama ve kavratmanın yanında ülke içindeki gelişmelere de doğru bir şekilde bakacak bir perspektif sunmayı başarmıştır. Örneğin Türkiye’de 2016 yılından itibaren iktidara oturan ve kurumsallaşan faşizm gerçeğini aydınlatabilmiştir. Şablonlara saplanmadan geçmişte yaşanan faşizm deneyimleri ile Türkiye’de yaşanan faşizm arasında benzerlikleri ve farklılıkları ortaya koyarak örgütlü mücadelenin nasıl bir tarzda yürütülmesi gerektiğine ışık tutmuştur. Yine eşitsiz ve bileşik gelişme yasasının bir sonucu olarak Türkiye’nin bölgesinde alt-emperyalist bir güç olduğu gerçeğini ortaya koymuştur. Birileri işçi sınıfından umudu kesip farklı alternatif güçler ve örgütlenme arayışına girerken Marksist Tutum ısrarla işçi sınıfının büyüdüğünü ve geçmişe göre daha da geliştiğini ve kapitalizmi yıkacak yegâne güç olduğu ısrarını sürdürmüştür. Marksist Tutum’un diğer bir özgün yanı ise okurlarıyla derin bağlar kurmuş olmasıdır. Marksist Tutum’u takip eden, fikir ve görüşlerini kabul eden okuyucular edilgen değil etken bir unsur haline gelmişlerdir. Okurlar hem fikirlerden beslenmiş hem de yazdıkları mektuplarla, yazılarla ideolojik-politik mücadeleye katılarak üretimin bir parçası olmuşlardır. Marksist Tutum kalitesini ve kapasitesini her zaman yenilemeyi ve geliştirmeyi bilmiştir. Yayınlanmaya başladığı günden bu yana onlarca yazarı yetiştirerek kadrosuna katmış ve teorik üretimi büyütüp zenginleştirmiştir. Ekim Devriminin 104. yılını karşıladığımız bugünlerde devrimci mücadelemiz sabır ve azimle devam ediyor. Bolşevik geleneklere ve fikirlere sıkı sıkıya bağlı olarak proleter devrim yolunda yürüyoruz. Yaşasın Ekim Devrimi! Yaşasın Sosyalist Devrim Mücadelemiz!