
Hak der,
Hak ararız yüzlerce yıldır.
Nasıl yaşanmazsa ekmeksiz, susuz…
Biliriz ki,
Ekmek ve su gibidir adalet de kuşkusuz.
Fakat
Ne yazar kutsal kitaplar?
Kutsal adamlar ne der?
Nakşetmiş midir mesela
Kalem-ul Âlâ alnımıza?
Yedi kat yerin altında mıdır,
Zümrüdü Anka’nın kanatlarında mı?
Tanrı kelamı mıdır göklerden inen,
Yoksa
Hayal-i Ruhsar mıdır
Bir kaybolup bir görünen?
Kim atar tohumunu?
Hangi toprak yeşertir?
Rahman ve rahim olanın dilinden midir bereketi?
Yoksa;
Çeliğe su verenin elinden mi?
Hani
“Arayan,
Mevla’sını da bulur, belasını da…” derler ya;
Bilir misin?
Ne çileler çektiğini Yunus’un Hak için.
Nesimi’nin derisini
Bedreddin’in kellesini verdiğini?
Eğer sen
Nedir, nerededir adalet dersen?
Büktüğün çeliğin
Dokuduğun kumaşın
Yardığın toprağın rahminden çıkandır,
Alınterin, emeğindir senin adaletin.
Ve fakat
Sana yoktur
Sana azdır
Sana haramdır
Yüzlerce yıldır tartıldığından terazisinde ticaretin.