Halkların Demokratik Partisi (HDP) milletvekilleri, üç gündür Ankara’da Anayasa Mahkemesi önünde “Vicdan ve Adalet Nöbeti” tutuyor. Bilindiği gibi, aralarında HDP’nin eş genel başkanları da olmak üzere 11 milletvekili 4 Kasım 2016’dan bu yana tutuklu olarak hapiste tutuluyor. Dokunulmazlıkları AKP-MHP-CHP ortaklığıyla kaldırılan milletvekillerinin tutuklulukları her açıdan bir hukuksuzluk örneği. HDP eş başkanı Demirtaş bunca süredir henüz mahkeme önüne çıkartılmış, duruşmaları başlamış bile değil. “Vicdan ve Adalet Nöbeti”, Anayasa Mahkemesini bu hukuksuzluğa karşı harekete geçirmek üzere sıkıştırmayı ve kamuoyunu konuya karşı duyarlı kılmayı amaçlıyor. “Vicdan ve Adalet Nöbeti”nin katılımcılarından biri de olan HDP sözcüsü Osman Baydemir, yaptığı açıklamada, sürecin demokrasiyi tümden ortadan kaldırmayı hedeflediğini belirterek şunları söyledi: “4 Kasım operasyonundan sonra bir siyasi partinin lideri gözaltına alınıyor, savcılıkta eş genel başkanımız sorulan sorulara karşı beyanatlarda bulunuyor. O beyanatlar hakkında da fezleke hazırlanıyor. Hedef konuşma özgürlüğüdür, hedef demokrasiyi tümden ortadan kaldırmaktır. Kendilerine kutsiyet atfediyorlar. Kendileri dışında herkes kötü, terörist. Bu devletin beka sorunu yok, bu devletin demokrasi sorunu var, adalet sorunu var. Adalet tecil etmediği sürece bu ülkede güvenlik sağlanamaz.” Baydemir, HDP’nin eş başkanları ve milletvekilleri hakkında tutuklama kararı verilmesine sebep olan yargı görevlileri ile valiler ve yardımcılarının bir kısmının bugün “FETÖ” üyesi oldukları iddiasıyla hapiste olduklarını hatırlatarak şöyle konuştu: “Onların imzasını taşıyan iddianameler nasıl delil olarak kabul edilir? Size yapılınca kumpas, bize yapılınca yargı bağımsızlığı. Bugün burada bulunuşumuz siyasi iktidarın adalet mekanizması üzerinden vesayet politikasını geri çekmesi içindir. Bu aynı zamanda bir itirazdır.” Baydemir tutuklu milletvekilleri hakkındaki kararın derhal açıklanması gerektiğini de belirtti: “15 Temmuz darbe girişimi nasıl siyasetin tüm aktörlerine karşı yapıldıysa, 4 Kasım da demokrasiye, siyasete, bir arada yaşamaya darbedir. Biz AYM’ye 'bu darbeye dur' deyin diyoruz. Kararın açıklanması demek içtihadınıza sahip çıkmanızdır. Makul süre çoktan aşılmıştır. 308 gündür hâlâ karar yok.” Polisin, bu “nöbet” eylemine destek vermek üzere gelenleri engellemesi aslında yürüyen sürecin doğasını gayet net bir şekilde ortaya koyuyor. İktidar kendi sesinden, kendi suçlamaları ve ithamlarından başka hiçbir sesin çıkmasını istemiyor. HDP’nin son derece zor koşullarda sesini duyurma çabası, burjuva medyanın suskunluk kumkumasıyla boğulmaya çalışılıyor. Buna karşın emekten, demokrasiden yana kurum ve çevrelerin HDP’li vekillerin eylemine verdiği destek de devam ediyor. Son çıkan 694 nolu KHK, milletvekillerinin dokunulmazlığını fiilen ortadan kaldırmayı, onlar hakkında açılacak davaların merkezi olarak yürütülüp yönlendirilmesini ve halkın duruşmalara katılmasının önüne geçilmesini hedefliyor. Bunun yanı sıra tutukluluk süresini de 5 yıldan 7 yıla çıkarıyor. Yani rejim, hukuksuzluğu ve adaletsizliği her geçen gün daha da şiddetlendirerek yoluna devam ediyor. On beş yıl önce kendi isminde de öne çıkarttığı Adalet temasıyla kitlelerden oy alıp iktidar koltuğuna oturan AKP, bugün adaletin önündeki engel haline gelmiştir. Demokrasi, özgürlük, barış ve kuşkusuz adalete giden yol, başta emekçiler olmak üzere tüm ezilenlerin ortaklaşa yürütüp büyüteceği bir mücadeleyle açılacaktır.